Kerem erkek kardeşinin avukatlık bürosundan içeri girdi. Kardeşi yalnızdı anlaşılan diğer avukat arkadaşı çıkmıştı çünkü adamın bilgisayarı kapalı, masası düzenliydi. “Yalnızsın bakıyorum.”
Demir ağabeyinin gelmesini beklemediği için onun sesi ile hazırlıksız yakalanmıştı. Önünde dosya vardı ama ne gözleri ne de aklı dava üzerindeydi şu an için. “Hayırdır ağabey, bu saatte burada ne işin var?”
“Seni ziyaret etmek için randevu mu almam gerek ya da kardeşimi ziyaret etmem için belirli bir saat mi var?” diyerek genç adamın karşısına geçti Kerem.
“Öyle olmasa a yine de büroma gelmişliğin sayılı iken insan merak ediyor.” Demir bakmadığı bilgisayarını kapadı. “Ne içersin? Kahve?”
“Sade.”
“Şu kahveyi sade nasıl içiyorsun hala aklım almıyor.” Diyerek telefonu eline alan genç adam kendisi içinde orta kahve söyledi.
Kerem gayet rahat bir şekilde arkasına yaslandı ve kardeşine ciddiyetle baktı. “Annemin beni günde kaç posta aradığından haberin var mı?”
Demir masasının başındaki koltuğundan kalktı ve ağabeyi ile aynı olabilmek için hemen ağabeyinin karşısına kuruldu. “Biricik oğlusun, tabi ki arayacak kadın seni. Her zaman da düzenli olarak gün içinde hepimizi aramaktan hala vazgeçmiş değil zaten. Bu sefer değişik olan ne?”
Kerem gözlerini devirdi kardeşine sonra da “Yanıma da pek gelmiyorsun artık.” Dedi.
Demir şirket lafını duyar duymaz kaşlarını çattı. “Çünkü katil olmak istemiyorum.” Dedi sinirle.
Kerem kardeşinin hala kırgın, öfkeli olduğunu biliyordu ama cinayete meyil edecek kadar Rüya’ya kızdığını hiç tahmin etmemişti. “Rüya’ya bu kadar kızdığını bilmiyordum.”
Demir arkasına yaslanmayı bıraktı ve öne eğildi. Ağabeyine “Rüya’dan bahseden kim ağabey? Ben o lanet olasıca Serkan’dan bahsediyorum. Onun o ferfecir gözlerini oyup eline vermek, kollarını kırmak istiyorum ve dilini kesmeyi de unutmam tabi.” Dedi.
Kerem biraz düşünmek zorunda kaldı sonra Serkan’ın kim olduğunu anladı. Ve sanırım kardeşinin bu kadar vahşileşme planları yapabilecek kadar kızmasına neyin neden olabileceğini de tahmin etti. “Rüya ile çalışması için onu ben görevlendirdim.”
Demir kızgın bir gülüşle “Kurda kuzuyu emanet ettin yani.”
Ve kahveler gelmişti. Bu yüzden konuşmaya biraz ara verdiler ama sonra Kerem “O adama her konu da güveniyorum.” Dedi.
“Ama ben güvenmiyorum.”
“Güvenmediğin Serkan mı yoksa Rüya mı…… ya da en önemlisi kendin mi Demir?”
Demir susuyordu. O susuyordu ve ağabeyi de susmuş ondan cevap bekliyordu ama genç adam eline kahvesini alıp koca bir yudum alarak genzini yakmakla yetindi.
Kerem de “Peki sen onların birlikte çalıştıklarını nasıl biliyorsun? Rüya ile konuşmuyorsun ben de söylemedim.” Diye sordu kardeşine bu seferde.
Demir şirkete ağabeyini görmek için gittiğini söylese de aslında genç kızdan özür dilemek için gitmişti. Sonra nasılsa ağabeyine uğrar ve durumu kurtarırdı. Ama genç kızın çalıştığı odaya yönelmesi ile onun kahkahalarını duyması bir olmuştu. Oysaki genç kızın üzdüğü için o kadar kızmıştı ki kendine sonunda genç kıza kendi ayağı ile gitmeye karar vermişti. Ve kesinlikle beklediği genç kızın iş arkadaşı ile kahve içerken yapılan muhabbet her ne ise kahkaha atması değildi.