Rüya alınan şeylerden sonra eve gitti ve babasına yemek yaptı. Akşam yemeğini babası ile yedikten sonra babası televizyondaki haberlere takıldı kendisi de odasına gidip yatağının üzerindeki paketlere baktı. Bunların hepsini neredeyse Emine Hanım almıştı. Kendisi istememişti ama yaşlı kadın gelini olacak kız için bunların hiç bir şey olduğunu söylemişti. Eğer gelininiz olamazsam sorusundan sonra ise eğer için rahat edecekse kızım bir iş bulunca bana yavaşça ödersin demişti. Bir iki şeyi de İnci Hanım almıştı. Bu kıyafet seçme işinde genç kadının kendisine çok yardımı olmuş ve bir elbiseyi o hediye olarak almıştı. Genç kadın büyük bir sevgiyle oğluna da birkaç parça bir şey seçmiş ve sonra da pek spor giyinmeyen kocasına da hafta sonlarında yaptıkları gezilerde giymesi için kot pantolon üzerine uygun renkte bir tişört almıştı. Teyzesi bile bir pantolonu kendisi seçmiş ve genç kıza hediye etmişti.
Rüya bu gün inanılmaz güzel ve çok duygusal bir an yaşamıştı. Bu kadar çabuk benimsenmek, ilgi duyulmak, yardım için yanında bu kadar tatlı insanların olması çok güzel bir duyguydu. Bu günü unutabileceğinden emin değildi. Öyle ki her zaman kendi istediğini yapan, alan bir insan olarak kendisine yardıma hazır insanlar için istisna yapmış ve hepsinin teker teker fikirlerini alarak alışveriş yapmıştı. Bu gün belki de tarihe geçmeliydi. Kendisini annesinin yanında bile bu kadar uysal hatırlamıyordu. Bu kadar iş birlikçi hiç olmamıştı. Aşk insana neler yaptırıyordu böyle. Ama bir gerçek vardı ki bu gün yaşadıklarından pişmen değildi. Her zaman bu kadar sakin, sabırlı, uysal olamazdı belki ama şimdi kesinlikle içinde en ufak bir keşke yoktu. Davranışından da aldıklarından da mutluydu.
Paketlerdekileri özenle çıkarıp dolabına yerleştirdi genç kız. Sonra da mutfağa gidip babasına kahve yaparken kendisi içinde sıcak çikolata yaptı. Yeniden odasına üzerinde kedi resimleri olan fincanı ile dönüp camın önündeki koltuğa oturdu. Eline de bir roman aldı. Ama daha ilk sayfa da takılıp kaldı. Aklına sevdiği adam ile ilk karşılaşması geldi.
Daha on yaşındaydı ama o zamanlar bile dediğim dedik bir kızdı. Kendisi istemediği müddetçe hiçbir güç ona bir şey yaptıramazdı. Okuldaki kızlar kopya çekmekte yardım etmesini istemişlerdi ama kabul etmemiş bir de sınav sırasında yanındaki kız yazdığı kopyayı onun tarafına atarak öğretmene yakalanmasını sağlamaya çalışırken bunu fark edince hem o kızı hem de diğer tüm kızları öğretmene şikayet etmişti. Öğretmeni onun söylediği gibi eliyle koymuş gibi tüm kopyaları böylece toplamış ve kızlar kendisi hariç ceza almıştı. Pişman mıydı? Değildi. İspiyonculuk işi değildi belki ama kendisine iftira atılmasına da göz yumamazdı. Ama onlar paşa paşa oturup kendi başlarına kopya çekmemiş sırf onlara yardım etmediği için intikam almak istemişlerdi. Bu bir nevi nefsi müdafaa değil de neydi ki?
Ama kızlar böyle düşünmüyordu. Okul çıkışı hepsi toplanıp dar bir sokakta peşine düşmüşlerdi. Rüya bunu fark eder etmez evden daha yakın olan teyzesine uğramaya karar verip hızla yola koyuldu. Hatta bir ara koştu bile ama fark edildiklerini anlayan kızlar daha da hızlı koştu ve onu kimsenin olmadığı bir köşede yakaladılar.
“Sen bizi nasıl ispiyonlarsın?”
“Ceza olmamıza neden oldun.”
“Seni küçük sıçan, seni mahvedeceğim.”
Hep bir ağızdan konuşan kızlara karşı tekti Rüya ama yine de onlardan korkacak bir ödelek de değildi. “Siz bana iftira atmaya kalkmasaydınız ben susardım. Sizin pis işlerinizle işim olmaz.”
“Yani suçlu biziz öyle mi?”
“Evet.”
Ve böylece hepsi üzerine saldırdı. Tekme tokat daldılar. Karşısında sekiz kız varken nasıl kendini savunabilirdi ki? Çantası kolunda yere düştü, dudağı kanamaya başladı ve artık kendisi de yerdeydi. Derken bir ses kızları durdurdu.