Demir, güzel ve kesinlikle şahane yemekler yapan yengesinin yemeklerini yiyebilmek için bir kızla olan randevusunu bile geri çevirdi. Zaten bu aralar kızlara pek zaman ayırdığı da söylenemezdi. Kaldığı apartman dairesinden çıkıp annesinin yanına geri taşınmak için gerekli bazı ayarlamalar yapıyordu. Bu akşam annesinin de onlarla yemek yiyeceğini düşünmüştü aslında. Hem böylece evde yalnız olmazdı ama o işi olduğunu söyleyip daveti reddetmişti. Demir ara sıra annesinin bazı işler çevirdiğine dair içinde bir his oluşuyordu. Ama sonra eve geri döneceği için onun hazırlığını yapıyor belki diyerek es geçiyordu.
Ağabeyinin oturduğu geniş evin bahçesine adımını attı ve karşısına Rüzgar çıktı. “Oğlum nereden çıktın sen böyle?” diyerek köpeğin başını okşadı.
Rüzgar ise yere yatarak karnını kaşıması için onu yönlendirdi adata. Bu koca köpekten beklenmeyecek kadar tatlı bir hayvandı Rüzgar. Hem çok da akıllıydı. Ee sonuçta bir beyin cerrahının köpeğiydi.
“Ne zamandır buradasın sen bakalım? Yoksa sahibin seni balayına giderken ağabeyime mi bıraktı?” ve köpekle oynamayı da bırakmadı. Kerim’i gezdirmek için buraya geldiğinde hiç fark etmemişti burada olduğunu. Gerçi o gün biraz akşamdan da kalmaydı ya.
“Yeter bu kadar. Çıkışta biraz daha oynarım seninle.” Diyerek köpeği öylece bıraktı ve kapıya yöneldi.
Hayvanlarla konuşma alışkanlığını kız kardeşinden öğrenmişti. O her zaman kedi ya da köpekleri severken onlarla konuşmayı çok severdi. Kendisi de kız kardeşi ile çok fazla zaman geçirdiği için bu huy ona da geçmişti. Tabi başkalarının yanında hayvanlarla böyle samimi bir şekilde sohbet etmezdi. Sadece kendi olduğunda bu huyu ortaya çıkardı. Bazen ağabeyinin de bu huyu kapıp kapmadığını merak etmişti. Belki de o da kız kardeşinden aynı şekilde etkilenmiş ve gizliyordu. Bir gün sorduğunda aldığı cevap sert ve kesin bir hayır kelimesi idi. Ama ağabeyine bu konuda inanmıyordu.
Evin kapısını yeğeni Kerim açtı. “Hoş geldin amca.”
“Hoş bulduk ufaklık. Bizimkiler nerede?”
“Annem yemekleri tabaklara koyarken babam da masaya benimle bir şeyler taşıyor.”
Demir içeri girdi ve üzerindeki ince ceketi çıkarıp kısa kollu bir tişört ile kaldı. “Vay, bizim ağır ağabeye bak. Yemek masasını o kuruyor demek.”
“Ben de yardım ediyorum.”
İçeri girdiler “Hey ben geldim. Ne bu hal?” Diyerek ağabeyine doğru yürüdü.
“Senin gibi masadaki her şeyi süpüren bir obur için masa kuruyorum.” elindeki tabakları masaya bıraktı ve kardeşine set bir bakış ile baktı Kerem. “Ne olmuş beğenemedin mi?”
“Oo sakin ol. Tabi ki insanın karısına yardım etmesi çok güzel.” Dedi ama aynı zamanda gülüyordu da.
Tam bu arada elinde koca bir salata kasesi ile gelen İnci girdi. “Adamın yengesine yardım etmesi de çok güzel Demir.” Dedi.
“İnci abla?”
Genç kadın kocasın ile oğluna baktı. “Siz yeterince bana yardım ettiniz şimdi masaya oturun.” Sonra da Demir’e dönüp “Yeni bir yardımcı ile hemen masa hazır olur.” Dedi.
Demir ağabeyi ve yeğeninin kahkahaları arasında yengesine baktı ve ellerini havaya kaldırdı. “Ah çok üzgünüm İnci abla ama biraz önce Rüzgar ile karşılaştım ve onunla ufak bir güreş yaptık.”
“Ziyanı yok Demir. Bak hemen arkana dönecek ve banyoya gidip ellerini kollarına kadar güzelce sabunlayacaksın ve ben de seni bekliyor olacağım.”