Demir ve Rüya masum ilişkilerine başlamışlardı ama bunu kimse bilmiyordu. Hele ki Emine Hanımın duymamasını hiç istemiyorlardı. Demir genç kızdan annesine itirafını, sevgili olduklarını söylememe konusunda defalarca söz almıştı. Eğer bir kez daha işin içine annesi katılırsa bu ilişki yaşanamadan yıldırım nikahı ile sonuçlanırdı büyük ihtimal. Ama genç adam kendisine aşık olduğunu itiraf eden kadının biraz daha düşünmesini, kendisini iyice anlayıp, tanımasına izin vermek istiyordu.
Tabi bir de kendi vardı. Demir genç kıza her bakışında onu öpmek, sarıp sarmalamak ve korumak istiyordu her şeyden ama bu aşk değildi. Önemsemek, hoşlanmak ve bolca şehvet ama aşk olamazdı. Gerçi bazen aklına genç kıza aşık olsam nasıl anlayacağım gibi düşünceler üşüşmüyor değildi. Sonra ise neden anlamayacakmışım diyerek geçiştirmelere başlıyordu.
Bu yüzden çift en iyisinin zaman olduğuna karar vermiş ve hayatın akışına bırakmışlardı ilişkilerini ya da birlikte olma ihtimali olan geleceklerini.
Cumartesi akşamı olduğu için tüm aile toplanmak istemişti. Bu yüzden Emine Hanım evine gelecek herkes için en güzel yemeklerini arkadaşı Nurgül ile birlikte hazırlamıştı. Büyük oğlu Kerem’in en sevdiği ince ince olmuş yaprak sarmasını, kızı Miray için onun favorisi olan içli pilavı ve diğer oğlu Demir için de sütlaç yapmıştı diğer yemeklerin yanında. Ah tabi gelini ile damadını da unutmamıştı. İnci için kocasının aksine çok sevdiği biber dolmasını ve damadına da fırında domates soslu köfte yapmıştı. Daha gelini olmayan ama olması için dualar ettiği Rüya için de kabak tatlısı vardı.
Yaşlı kadın sabahtan beri yemek yapıyordu ama bu yorgunluğa akşam yemek masasına oturduklarında evlatlarının yüzünde göreceği tebessüm yeterdi dinlenmesini sağlamak için. Üstelik kızı hamileydi ve canının ne isteyeceği ya da midesinin neyi kabul edip edemeyeceği belli olmazdı. Çok fazla çeşit onun için daha uygundu. Bebek annesinin hangisini yemesine izin verirse onu yiyecekti nasıl olsa güzel kızı.
Ve herkes birer birer eve damlamaya başladı en sonunda da yemek masasına geçildi. Tam olarak istediği gibi herkesin yüzünde tebessüm vardı.
Kerem annesine “Döktürmüşsün anne.” Dedi.
“Ee kızı hamile ve ne zaman ne yiyeceği belli olmuyor anne adayının.” Diyerek Demir de araya girdi. Sonra annesine bakıp “Sütlaç da var dimi anne bunca şeyin arasında?” diye sordu.
“Senin sütlacını nasıl unuturum oğlum. Yoksa bütün akşam başımın etini yersin.”
Herkes güldü. İnci ile Karan “Teşekkür ederiz anne.” Dedi beğeni ile. “Rüya da aynı şekilde “Beni de saydığın için teşekkür ederim Emine Teyze.” Dedi.
Miray çok acıktığı için hemen yemeklere daldı bile. “Anne ya bu kadar fazla yemek yapmak zorunda mıydın? Hangisini yiyeceğimi şaşırdım.”
Kızına güldü yaşlı kadın. “Hepsini yemene pek imkan yok ki kızım.”
“Ya bebeğimin bu akşam hepsini yemek gibi bir isteği olursa? Dedi.
Ama bu sefer çok sevdiği içli pilavını yiyemeyeceğini anlayınca diğerlerinden denemeye başladı. Sonunda da yaprak sarma ve biraz köfteye karar verdi. Tatlı yemeden içindekileri çıkarmak istemiyordu. Çünkü canı tatlı istiyordu.
“Kilo alacağım diye dert etme kızım, doğumdan sonra hepsini verirsin sen kısa zamanda.”
“Ama bu hamilelik boyunca balina gibi görünmem gerektiği anlamına gelmez.”
Karan “Bebeğimiz ile çok tatlı duruyorsun meleğim, eminim son aylarda da ne kadar kilo alırsan al aynı olacaksın.”
Demir “Çifte kumrular cilveyi bırakın da yiyelim.” Dedi. Gerçi yemek için onları beklediği de söylenemezdi ya, neyse.