“Hadi ama hiç biriniz mi oynamayacaksınız?” diyerek dudak büktü Rüya karşısında oturan aile bireylerine.
İlk olarak Emine Hanıma baktı ve kadının yavaşça başını eğişiyle seninleyim kızım deyişini görünce sevindi. Patronu, ağabeyi olan Kerem’e bakınca onun hayır diyişini hemen kabullendi. Çünkü pek fazla ısrarın bu konuda fikrini değiştiremeyeceğini biliyordu. Karan da aynı şekilde hayır diyordu. Erkeklerin oyunlar konusunda zayıf olduğunu biliyordu ama düğününde sevdiği herkesi yanında istiyordu.
“Size inanamıyorum. Bu bir düğün ve benim. Karılarınızla dans etmek dışında karşılıklı oynamayı deneyemez misiniz?”
“Beni mazur gör kardeşim ama söz dans şarkısı çaldığında karımın karşındaki yerimi alacağım.” Diyerek öyle güzel bir tebessüm gönderdi ki Kerem kardeşim dediği Rüya’ya görülmeye değerdi.
“Seni mazur göreceğim Kerem ağabey.” Kafasını Karan’ a çevirdi. “Karan?”
Karısının beline doladığı kolunu çeken genç adam elini uzatıp genç kızın elini tuttu. O da yüzünde bir tebessüm ile sevimlilik yapıp kurtulmaya bakıyordu ve bu çok barizdi. “Bana burada birinin kafasını açmamı iste hemen ameliyata başlayayım Rüya ama lütfen bana çalan oyun havasında göbek atmaya çalışmamı isteme. Ben de aynı şekilde dans etmeye gönüllüyüm ama lütfen güzelim beni de mazur gör.”
“Ah ne kadar da tatlı tatlı oyun bozancılık yapıyorsunuz siz yaaa.” Hala dudakları büküktü ama ayağa kalkınca yüzüne gülümsemesi yerleşti yine. “Hadi Emine anne, teyze, İnci abla, Miray.” Dedi. Kadınlar tabi kadınlar hemen ayağa kalkıp düğün salonunun ortasına geçip oynayanlar arasına katıldılar.
“Evet, Demir seni bekliyorum.”
“Ne?” diyerek yerinden sıçradı neredeyse genç adam. “Aşkım beni de mazur göreceksin ama değil mi?” dedi ağabeyinin gülüşüne sahip olduğu sırıtması ile.
“Böyle bir seçenek dahi yok sevgilim.”
Demir isyankar bir şekilde önce yırttıkları için keyifleri yerinde olan adamlara sonrada gelinlikler içindeki sevdiği kadına baktı. “Onları burada bırakıyorsun ama.”
“Evet.” Diyen Rüya masanın üzerine eğilip sevdiği adamın tam gözlerinin içine baktı. “Ama onlar damadım değil ki aşkım. “dedi gülerek.
Demir somurtuyordu. “Evlenmeden önce seninle evlenmenin bana işkence olacağın bilseydim bir kez daha düşünürdüm teklif etmeden önce. Erkek adamın kadınlar gibi kıvırması da neymiş?”
Genç kızın yüzündeki gülüş bir anda yerle bir oldu. Donuk bir şekilde karşısında duran adama öylece baktı ve arkasını dönüp gitti.
Demir şaşkınlıkla sevdiği kızın arkasından baktı. Söylediklerini ciddiye almış olamazdı. Hayır, hayır olamazdı. Şaka yaptığını görememiş miydi bu kız? Ama ağabeyinin koluna fiske vurması ile anlayamamış olduğunu böylece fark etti.
“Salak.”
“Gerçekten de salaksın dostum.”
“Söylediklerimin gerçek olmadığı belliyken salak ben mi oldum?”
“Sen salaksın çünkü düğün gününde sevdiğin kadını küstürecek kadar öküzsün kardeşim. Etrafına bak.” Kerem eliyle şöyle bir çevreyi işaret etti. “Bu seninle sevdiğin kadının en mutlu günü. Senin nasıl kıvırdığın ya da takla attığın kimsenin umurunda değil. Tek önemli olan şey var aşık çiftin attıkları bu adımda mutlukları, neşesi.”
Karan da arkadaşına hitaben “Buradaki herkes sizin arkadaşlarınız, akrabalarınız, aileniz dostum. Düğün sizin. Siz ne isterseniz o olur. Şimdi git ve sevdiğin kadınla ne yapman gerekiyorsa yap. Gözlerin tek bir kişiye baksın o da aşık olduğun kadına. Onun için kendin için dans mı etmen gerek et, lanet olasıca birkaç göbek mi atman mı gerek aldırma ve yap.”