“Sen….. sen aklını kaçırmışsın.”
Yapma Demir, yapma. Öğrendiğin zaman seni kaybedeceğimi bilerek beni bu ilişkiye zorlama. Öğrendiğinde sana ihanet ettiğimi düşüneceksin. Şimdi bana hayatımın fırsatını sunuyorsun ama ben en başında her şeyi mahvettim. Bana cenneti vaat ediyorsun, ben ise o cenneti elimden alacağını biliyorum. Hem de benim salaklığım yüzünden.
Rüya yanıyordu, içten içe pişmanlıkla yanıyordu yüreği acıyla. Kazanamamışken kaybediyordu, kaybedecekti. Sevdiği adam tarafından vaat ediliyordu dünyadaki cennet kendisine ama aslında o cennete ne kadar da uzak olduğunu kendisi biliyordu en iyi. boğazı yanıyordu kendini saklayan hıçkırıkları ile, gözleri isyan ediyordu akmak için ama genç kız hepsine dur demek zorundaydı. Ne kadar bu şekilde güçlü kalabilirdi bilmiyordu ama en azından son ana kadar dayanmaya çalışmak zorundaydı. Hatasının bedelini göğüsleyebilecek kadar cesareti, gururu olmalıydı. Olmak zorundaydı.
“Delirmedim. Evliliğe karşı olduğumu hep söyledim ama seninle hayatımın renkli olacağına inanıyorum. Fakat bunu konuşmak için çok erken. Daha sıradan bir ilişkiye bile başlamamışken evlilik düşünmemiz doğru değil. Sevgiliyken evliliğin bizim için uygun olmadığına karar vereceğiz belki de. Ya da sen benim berbat bir koca, baba olacağıma karar verip beni bırakacaksın. Bu yüzden zaman bize her şeyin doğrusunu gösterecek. Ben sana ve kendime fırsat vermek istiyorum Rüya. Zamana kendimizi bırakmamızı ve yolun sonunu birlikte görmemizi istiyorum.”
Rüya sesli olarak söyleyemediği her kelimenin zihnine üşüşmesi ile ve bir yandan da kalbine ağrı veren acı ile baş etmeye çalışıyordu genç adamın hiçbir şeyden haberi olmadan. Aşksız bir birliktelik olsa da seninle olacaksa binlerce defa kabul ederim aşkım ama şimdi edemem. Zamanı değil. Rüya genç adamdan uzaklaştı ve yatağına geri oturdu. Kafası kucağında bağdaş yaptığı ellerine bakarken genç adama “Yalana karşısın. Peki, karşına geçip en samimi duyguları ile yalan söylediğini, neden yaptığını itiraf eden kişiyi affeder misin Demir? Onu dinler, en azından hayatından çıkarmadan önce neden yaptığına dair düşünür müsün?” diye sordu.
Demir öylece baktı genç kıza. Neden bunları soruyordu şimdi? Ona sevgili olmalarını teklif ederken nereden çıkmıştı bu? Ama sonra aklına genç kadının yalan söylediği geldi. Ve bunun düşüncesi bile canını acıttı genç adamın. Ailesi dışında hiç kimseye güvenmemeyi çocukken öğrenmişti ama genç kız için bir istisna yapmıştı sevgili yengesi ve kız kardeşinin eşi dışında. Tüm aksiliklerine rağmen bir konuda her zaman emindi genç adam o da genç kıza güvenebileceği. Belki de peşin hüküm vermişti genç kız hakkında. Hata yaptığını kabul edebilecek kadar erdemliydi ve eğer güveni boşa gittiyse bununla baş edebilirdi. Ama içindeki bir anda acı veren, çöktüğünü hissettiren duyguda neydi böyle?
Demir yüzünde hiç bir şeyi belli etmeyen adı gibi sem sert, soğuk bir demir gibi “Bana yalan mı söyledin?” dedi sakince ama kendine hakim olabilmek için önlem olarak da genç kıza arkası dönük bir şekilde konuşuyordu.
Rüya başını iyice kaldırdı ve genç adama baktı. Ama sadece genç adamın düp düz sırtını görebildi. “Demir… ben…..”
“Yalan mı söyledin Rüya?”
“Evet.” Ve genç kızın ağzından bir hıçkırık sesi geldi.
Demir genç kızın ağladığını sesten anlaşmıştı çünkü yüzünü göremiyordu. Şu anda bu itiraf hiç olmamıştı. Genç kıza ilk andan beri güvenmişti. Tüm kavgalarına rağmen en azından dürüst olduğunu düşünmüştü. Ve şimdi genç kız yanıldığını söylüyordu. Genç adam sandalyeye oturma ihtiyacı duydu. Bir yandan da artık ağlarken omuzları titreyen genç kıza bakıyordu. En azından pişmen olduğu anlaşılıyordu.