Demir bu aralar çok zor bir boşanma davası üzerine çalışıyordu. Aklını oraya yönlendirmişti ama evini boşaltmak için bir şeyler de yapması gerektiğini biliyordu. Birkaç gün sonra kardeşi Miray balayından dönecekti neredeyse ve kendisi ise annesi ile konuştuğu o akşamdan beri en ufak bir çalışma yapmamıştı evden taşınmak için. Neyse ki annesine gittiği zaman ya da telefon ettiği bazı zamanlarda evden ne zaman buraya geri geliyorsun diyerek tek laf etmemişti. Bu da iyi bir şeydi şu an için. Çünkü bu davayı kazanmak istiyordu.
Zengin kocası tarafından dayak yiyen bir kadını savunacaktı. Ama adam bu işten sıyırmak için avukatına türlü dala vere için emir vermişti sanki. Üç duruşmadır burumu zorlaştırmak için olmadık bahaneler ileri sürüyorlardı ve bu iş uzadıkça genç adamın sinirleri bozuluyordu. O kadını tipinde bile meymenet olmayan o adamdan kurtaracaktı hem de yüklü bir tazminat ile. Hatta eşini dövmekten bile cezalandırılması için her şeyi yapacaktı.
Bu davayla o kadar meşgul iken bile annesinde bir tuhaflık olduğunun farkındaydı aslında. Bazen akşam yemeklerinde ya da gün için vakti olursa eve gidiyordu ama annesi eskisi gibi davranmıyordu. Sanki evden bir an önce gitmesi için bakıyordu gözünün içine. Eskiden ise annesinden zor kaçardı. İllaki biraz daha kalması için ısrar ederdi. Ama şimdi etmiyordu. Gitmem lazım sözünü hemen benimsiyor ve genç adamı yolcu ediyordu. Ne olduğunu bilmiyordu Demir ama annesinin bir işler karıştırdığından emindi. Ve bunun eve gelmeden önce odasını yeniden düzenlemekle ilgisi yoktu.
Bürosunda oturmuş kafasındaki sorular ile sıkılıyordu. İşe odaklanamıyordu çünkü annesi aklındaydı, annesine odaklanamıyordu çünkü dava aklındaydı. Ve lanet olsun iki arada bir derede kalmak canını sıkıyordu. Derken içeri bürosunda ortak çalıştığı arkadaşı avukat Savaş girdi.
“Ne bu hal dostum. Rüyalar alemine dalmışsın.”
“Dava hakkında düşünüyorum.”
“Hala o kadını boşayamadın değil mi?”
“Maalesef. Senin dava ne oldu?”
Çantasından çıkardığı dosyaları kendi dava dosyalarının olduğu dolabına yerleştirdi. “Kazandım ve adam artık hapiste.”
“En azından senin başarılı olman iyi.”
“Bu akşam ne yapıyorsun?”
“Emin değilim.”
Bir yandan konuşuyor bir yandan ise masanın üzerindeki ve kilitli olan dolabından dosyalar arıyordu. “Kızlar ile bara gidelim mi?”
“Olur ama son sevgilim ile dün ayrıldım.”
“Sorun olmaz dostum benimki kız arkadaşı ile gelecekmiş. Sen de onu alırsın.”
“Tamam. Annem ile akşam yemeği yemem lazım ama.”
Bulduğu tüm dosyaları çantasına geri koydu genç adam. Yeni dava için hazırlandığı belliydi. “Kardeşinden sonra yalnız kaldı kadın tabi. Ee senin evden çıkma işi nasıl gidiyor?”
“Aynı, olduğu yerde duruyor anlayacağın.”
“Çok sallama yoksa annen eve gelir seni zorla çıkarır ona göre.”
“Bilmiyorum sanki.”
“Neyse buluşacağımız zaman bana telefon edersin, ben bir davaya daha katılmalıyım. Bir asat sonra duruşma başlayacak.”
“İyi şanslar.”
Elinde anahtarlar ile el salladı Savaş ve topladığı dosyalar ile bürodan ayrıldı.