Kollarım boşlukta sallarınırken Karan beni bırakmadı. Boğazında ardı ardına düğümler oluşuyordu ve bana acı veriyordu. Neden gözyaşı döktüğümü bilmiyordum. Yalnızca çok fazla şey yaşamıştım. İkiye bölünmüşlük hissi yakama yapışmıştı. Kendimi lekelenmiş gibi hissediyordum.
Odanın kapısı aniden açıldı. Burnumu çekip başımı Karan'ın göğsünden ayırıp baktım. Benden en fazla bir iki yaş küçük bir kız şaşkınlıkla bize bakıyordu. Uzun saçları beline kadar dalgalar halinde iniyordu. Açık teni ve büyük güzel gözleri vardı. "Siz?" diye sordu anlam veremeyecek. Bulunduğumuz pozisyon zihnimde somutlaşınca acil durum ışıkları beynimde yanıp sönmeye başladı. Hemen geri çekilip ondan uzaklaştım. Saçlarım yüzümü gizlesin diye başımı hafif eğdim. Fakat yüzüm hâlâ açıktaydı. Şaşırdım ve kalbim hızla atmaya başladı. Omuzlarımın iki yanına baktım. Saçlarım yoktu. Korku ruhumu sardı. Elimi kaldırıp saçlarıma dokundum. Kısa tutamlar parmaklarımın arasından kaydı. Bir oğlan çocuğu gibi yine kısacık saçlarım vardı.
Başımı kaldırıp Karan'a bakınca gözlerimiz buluştu. O da benim gibi şaşırmış olmalıydı ama bu histen çabuk kurtuldu. Kıza döndü, gülümsedi. "Seni görmek güzeldi, Selin."
"Seni de." Diye geveledi kız bir bana, bir Karan'a bakarken.
Odada adım sesleri duyuldu. Karan sakin adımlarla ilerleyip Selin'in yanından geçip odadan ayrıldı. Kız telaşla kapıyı kapatıp yanıma geldi. Muhtemelen kirden mahvolmuş yüzüme baktı.
"Cinsiyetini anlamak çok güç." Diye mırıldandı fakat kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Bana söyledi, Karan'ın annesi. Kendisi yengem olur. Sana yardım etmemi rica etti. Ah, bu kadar erkeğin içinde bulunmak çok zor olmalı. Sahi, gerçekten hatırlamıyor musun?"
"Hatırlıyorum." Dedim söylediklerini düşünürken. "Adım Kardelen."
Nedenini bilmiyordum ama söyledikleri ve davranışları bana samimi gelmişti. Bu kıza güvenebileceğim hissine kapılmıştım. "Ben de Selin." Dedi ve ardından ekledi. "Karan abimle burada ne yapıyordunuz?" Bunu sorarken gözleri kocaman açılmıştı. Köşeye sıkıştığımı hissediyordum.
"O, benim kız olduğumu biliyor." Diye fısıldadım. Selin elini ağzına götürdü ve gözleri daha da büyüdü. "Siz- siz şey değilsiniz değil mi?" diye sordu.
Kaşlarımın arasında derin bir çukur oluşurken yorgun bir halde yere oturdum. O da beni izledi.
"Biz sadece arkadaşız." Dedim. Benim en iyi arkadaşım. Gülümsemeden edemedim.
"Oha, oha! Karan abi mi?" diye sordu.
"Neden abi deyip duruyorsun, kaç yaşında ki?"
Oturduğu yerde poposuyla sürüklenip yanıma geldi. "Yirmi beş," dedi. "Ailenin en büyük çocuğu. Bu yüzden herkes ona abi der. Çok ağır başlıdır. Öyle herkesle muhatap olmaz. Yanlış anlama ama seninle nasıl arkadaş oldu şaşırmıyor değilim."
İşte bu beklediğim bir cevaptı. Fakat yeni sorular doğmuştu: Onu böyle bir haline getiren neydi?
Selin poposunun üstünde bana doğru biraz daha süründü. "Şey..." dedi. Konuya nereden gireceğini düşünüyor gibiydi. "Şey... Sinan'la da arkadaş... Mısınız?"
Derin bir nefes aldım. Yorgunluktan ve açlıktan ölecekmişim gibi hissediyordum. "Hayır, o çok iyi biri ama pek konuşma fırsatımız olmadı. Şey diyecektim ben de... Biz tam olarak kaç gündür ortalıkta yokuz?" Kız her şeyi öğrenmişti, bunu da bildiğini düşünüyordum. Ama bana şaşırmış bir ifadeyle baktı.
"Ortalıkta değil miydiniz?" diye sordu. "Oysaki daha dün akşam Hakan ve Sinan kavga ederken oradaymışsınız." İşte bu cevapla tüm gerçekliğim devrildi. Biz günlerdir oradaydık, burada yalnızca birkaç saat mi geçmişti? Zihnim bu düşüncelerle parçalara ayrıldı. Her şey fazla anlamsız geliyordu. Çözmeye çalıştıkça ipe bir düğüm daha atıyormuşum hissine kapılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLAR ÖLMEK ZORUNDA
FantasyKaçmak çözüm değildi. Kaderim bir adamın dudaklarından dökülecek kelimelere bağlanmışken, bana uzanan hiçbir el bunu değiştiremezdi. Ölüm enseme üflüyordu ve korku damarlarımda geziniyordu. Ruhum iki farklı bedende, iki farklı zamanda varolmuştu ve...