o n d ö r t

1.1K 87 23
                                    

Derin bir nefes aldım ve tamamen doğrularak kafamı iki yana salladım.

“Şey, gelmesen daha iyi olur.”

Uykum yoktu, tamamen kaçmıştı ve o bunu neden yaptığımı çok iyi biliyordu. Bir bahane uydurmadım o an çünkü gerek yoktu. Ertesi gün yeniden gelecekti ve ben bir bahane bulamayana kadar bu devam edecekti. Yalan söylemenin hiç kimseye bir yararı yoktu.

“Ben... Yemin ederim, konusunu bile açmayacağım, sadece seninle biraz konuşmak istiyorum.” Birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım. Onunla küseli ve aynı zamanda insanlara kendimi kapayalı tam olarak bir ay olmuştu.

Küsmek de denemezdi aslında, onu istemeyerek hayatımdan çıkarmıştım.

Çünkü buna mecburdum. Tıpkı, kalbimin beni yine, ona mecbur bıraktığı gibi.

“Pekâlâ..” Dedim, dememem gerektiğini bilirken. Dudaklarımı kemirdim ve ayak ucuma oturuşunu izledim. Göz altlarından yorgun olduğu belli oluyordu. Babası olmadığı için işlerin çoğunu annesi ve kardeşleri yapsa da, onlara yük olmak istemiyor. Vakit bulduğu her an Japonya’ya gelerek yüklerini hafifletmeye çalışıyordu.

Ezberime kazınan o güzel yüzüne bakmaktan kaçındım her zamanki gibi ve tırnaklarıma bakmaya başladım.

“Fiziksel açıdan iyi görünüyorsun,” dediğinde kafamı salladım. Kısa süreli astım krizimi, ilaçsız bir şekilde sayesinde kolay atlatmıştım. Üstelik uçak yolculuğu sonrası yorgunluğumla da bu uyku çok iyi gelmişti.

Onu bir ay sonra görmek de, kurumuş çiçeklerimi yeşertmişti. Göç eden kuşları evine döndürmüş bir bahar getirmişti kalbime.

“Ama çok mutsuzsun, değil mi?” gözlerimi kapatıp açtım ve dolan gözlerimi kırpıştırdım birkaç saniye de.

“Onların bulunduğu bir evi sevmiyorsun. Japonya’yı sevmiyorsun. Sana sürekli buraya dönmek zorunda olduğunu hatırlatmalarını sevmiyorsun. Yanında değillerken de hissediyorsun yalnız olduğunu ama yanındalarken dibine kadar yaşıyorsun bunu ve kimseye anlatamıyorsun artık, içinde çürütüyorsun bütün sözcükleri, o dikenli kelimeleri yutarak kanatıyorsun dilini.

Çünkü seni ben bile anlamamışım ve sen bundan sonra da kimsenin anlayamayacağını düşünüyorsun, bundan eminsin.”

Bir anda eli yanağıma uzanıp oradan akan yaşı sildiğinde fark etmiştim ağladığımı. Gözyaşlarım yanaklarımdan sicim sicim dökülüyordu ve ben sımsıkı yumduğum dudaklarımı nefes almak için açtığımda, kısık bir mefes alabildim ve ardından hıçkırıklara boğuldum.

Ben bile anlayamamışım seni’

Yuttuğum dikenli kelimelerin on katını yaşatmıştı bu cümle bana. Gecenin zifiri karanlığında tehlikeli bir ormanda yürüyormuşum da, ayı kapanına takılmışım gibiydim. Ayaklarıma giren o sivri demirler kalbime batmış, kalbimi patlatmıştı.

Kollarını biraz tereddüt etse de bedenime doladı ve kafamı omzuna yaslayarak saçlarımı okşamaya başladı. “Yanında sanarken bile yanında olamadığım için, özür dilerim.”

Şiddetli ağlamam hafifleyene kadar o şekilde kaldık. Sonrasında yalnızca göz yaşlarım ve burun çekişlerim kalmıştı. Yorulduğumu hissettim o an. Gözlerim ve ruhumun acısı uyanıklığıma baskın gelmişti.

Benden ayrıldı ve ellerinde olan kafamı yavaşça yastığa bırakarak üzerimi örttü.

“Hâlâ bahçede top oynayacak bir ufaklığa ihtiyacın olursa, seslen sen. Daha önce duyamadım ama şimdi duyacağım, söz.”

Odamdan çıkıp kapıyı yavaşça arkasından kapattığında gözyaşlarım olabildiğinden daha hızlı akmaya başladı ve ben ses çıkarmamak için ellerimle ağzımı kapattım.

Beni arafta bıraktığını bilmeme rağmen cennete götürüyormuş hissi yüzünden bile, o gece tekrar uykuya daldım. Huzurlu bir şekilde.

Büyümek istemediğimi de o an anladım. Keşke hep çocuk kalsaydık. Masumca oyunlar oynarken, büyüklerin taşıdığı telaş ve endişelerden uzakta yaşasaydık.

-

yazdım ve paylaşmadan
duramadım
bu bir gün içinde attığım
yanlış hatırlamıyorsam üçüncü bölüm. Sanırım kusana kadar yazdım. İlham perilerime buradan teşekkür ediyorum.
İyi işti bitches...
Bu arada hâlâ okumadıysanız
NOTES (1)
ANTISOCIAL (2)
TRY TO FIND ME (1)
TRY TO LOVE ME (2)
ve şuan yazmakta olduğum
BAD BLOSSOM
kitaplarına göz atarsanız sevinirim :))

love story | bambamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin