“Ne yapmaya çalışıyorsun?”
“Bilmem ne yapmaya çalışıyormuşum?”
Bilmemezden gelmesi beni öldürürken bomboş otoparkta bağırabileceğimi düşünüyordum.
“Gerçekten derdin ne? Ablamın yanında böyle bir şey söyleme sebebin ne?!” ve bu düşüncemi gerçekleştirdim de.
“Bana öyle söylemedin mi? Jackson ile sevgili olduğun için girdiğini söylemedin mi?” bir adım attı bana doğru. Aramızdaki mesafe azaldı.
“Bu benim bildiğim sebep, Mina. Değilse doğrusunu söyle istersen.”
Kendisini sevdiğimi ima edişim ve buna rağmen Jackson ile sevgili olup, şirkete onun yüzünden girdiğimi söylemem onun kafasını karıştırmıştı. Sorun buydu işte.
“Sorun şirkete girme sebebim değil, senin benim söylemeyi hiçbir zaman tercih etmediğim bir şeyi, asla söylememen gereken birine söylemen ve,” deyip yutkundum.
“Arkadaş olmaya devam etmek istiyorsun ama daha yaptığım o itirafı umursamayıp beni anlamıyorsun, hayatımdaki herkes böyle. Sevdiğim herkes... Beni anlamıyorsunuz, beni hiçbir zaman anlamadınız, kalabalıkların içinde yalnızdım ve biriniz bile beni duymadınız!”
Bir adım daha attı bana doğru. Artık aramızda herhangi bir mesafe yoktu. Dip dibe duruyorduk ve yüzlerimiz çok yakındı.
“Peki ya sen ne yaptığını hiç düşündüm mü, Mina? Birden beni sevdiğini ima ettikten sonra, aklımı bulandırıp nasıl hayatımdan çıkmak isteyebilirsin?!”
Kollarımdan tutup beni sarsarken çileden çıkmış gibiydi ama bu sinirden değil, çaresizliktendi tamamen. Gözlerinde görmüştüm.
“Sen en yakın arkadaşımdın, senin sevgilin de arkadaşımdı. Hanginize ihanet edeyim ben?! Sizden uzaklaşmak istedim, görmek istemedim, görmeye dayanamadım ama aranızı da bozamazdım. Gitmem gerekiyordu ve gittim. Sen de gelme artık çünkü benim artık ne bir şeylere dayanmaya, ne de arkadaşıma ihanet ediyor gibi hissetmeme gücüm kaldı.”
Arkamı dönüp gidecekken kolumdan tuttu ve beni bir anda kendine döndürdü. Suratlarımızın arasında bir karış bile yoktu. Nefesi nefesime karışıyordu.
“Orta okulda sana deli gibi aşıkken ve beni bırakırsın diye sana açılamazken, lisede nihayet seni unuttuğumu düşünüyorum, başkasıyla birlikte oluyorum çünkü ondan hoşlanmaya başlıyorum. Ama sen... Birden bana âşık olduğunu ima ediyor ve gitmemi istiyorsun.”
Yüzümü elleri arasına aldığında kalbimi bırakmıştım sanki ellerinin arasına ve duyduklarımı bile idrak edemiyordum.
“Peki senin, bana kendini hatırlatmaya hakkın var mıydı, Mina?”
Ağzımı açıp bir şey söylemek üzereyken nefesim içimde kaldı çünkü dudaklarımın üzerine nazikçe kapandı o yumuşak dudaklar.
Kalbimi ellerine aldı ve sıktı sıkabildiği kadar, sadece kısa bir an da oldu, sıktığı ellerinden akan ölü kelebek kanatları.
Uçup özgür gökyüzüne karıştılar.