“Ne yapıyordun karanlıkta?”
Işıkları açtığımda gördüğüm manzara gerçekten inanılmazdı. “Burayı ne zaman çöp ev yaptın?” yerdeki bütün abur cubur poşetlerini alıp bir poşete doldurduğumda, ev daha temiz gözüküyordu.
“Film izleyelim mi?”
“Mina, sen film izlemekten nefret edersin.” Pekâlâ, bu doğruydu çünkü iki buçuk saat izlediğim bir filmin sonu tam bir felaket olunca beni film izlemeden hep soğuturdu. Üstelik diziler bence daha gerçekçiydi çünkü daha geniş bir zaman dilimi içinde geçiyordu.
“Harry Potter, benim için hiçbir zaman, yalnızca bir film olamaz.” Gülümseyerek televizyonun altındaki cd leri karıştırmaya ve Harry Potter serisinin ilk filmini bulmaya çalıştım. O da bu sırada kolaları bardaklara dolduruyordu. “Gazlı içeceklerden nefret etmene rağmen inatla kola almanın sebebi ne?”
Cd'yi televizyona takarak kumandayla birlikte yere oturdum. “Nefret etmiyorum ama bayılmıyorum da. Sadece... Ne bileyim pizzayı meyve suyuyla hiç denemedim. Bu ikisi daha hoş olur gibi.” Diye mırıldandım. Bir süre öylece yüzüme baktı. “Alice gelemedi, değil mi?”
Kalbime bir öküz otururken, aynı öküz bir yandan da boğazımı sıkıyormuş gibi hissettim.
“Kapıdan döndü.” Gülümsedi ve kafasını salladı. Aklında ne vardı, ne düşünüyordu ne ben biliyordum ne de bir başkası. Artık bir şeyleri açığa kavuşturması gerekiyordu yoksa canımız yanmaya devam edecekti. Üçümüzün de.
“Pekâlâ, başlatıyorum.” Filmi başlattığımda, o da ışıkları kapatıp yanıma oturmuştu. Koltuktaki poları çekip üzerime aldığımda, pizzaları da yemeye başlamıştık. “Bu her zaman en sevdiğim film olarak kalacak,” dedim bir saniyeliğine ona dönerek. Harry Potter’ın ilk filmi, beni hiçbir zaman büyütmeyecek gibi hissediyordum çünkü ne zaman izlesem, hâlâ aynı çocuksu duygularla izliyordum.
Film bittiğinde, pizzalarımız da bitmişti ama ışığı açmadı.
“Ihlamur mu, sıcak çikolata mı?”
“Ihlamur.” Ayağa kalkarak ıhlamur kaynatmaya gittiğinde ben de normal kanallarda gezinmeye başladım. Bu gece burada kalmayı düşünmüyordum, içime sinmiyor ve istemiyordum ama ben gittikten sonra uyuyamayıp ağlayacağını, içindeki acının dinmeyeceğini biliyordum.
Öyle olursa benim için, bütün gece burada kalmam boşa gidecekti.
Ben de gitmemeye karar verdim. Ne olursa olsun ya da neye karar verirse versin. O beni istediği sürece, kim olarak istediğinin bir önemi kalmıyordu bir süre sonra. Ben yalnızca acı çekmemesini istiyordum.
“Ben az önce sana sıcak çikolata mı diye sordum?” diye sordu ıhlamurlarla birlikte yanıma oturduğunda. Gülerek kafamı salladım. Sıcak çikolataya alerjim olup olmadığını henüz bilmiyordum ama çikolatadan oluştuğu için, büyük ihtimalle ona karşı da vardı ve Bambam, içinde çikolata bulunan şeylerden beni her zaman uzak tutardı. Onda büyük bir travma yaratmıştım.
“Üzgünüm, kafam karıştı bir an.” Çünkü Alice sıcak çikolatayı çok sever... Şimdi, biraz gidesim gelmişti işte. Alice’den her ne kadar sadece hoşlanmış olduğunu söylese de, hayatında büyük bir yer kaplıyordu.
“Sorun değil.”
Ihlamurumdan bir yudum aldığımda kafamı koltuğa yasladım.
“Artık Jackson’dan nefret etmemeye karar verdim.” Dediğinde gözlerim şaşkınlıkla kocaman açıldı.
“Ne? Buna ne zaman ve nasıl karar verdin?”
“Jackson ile ben... Çok yakın arkadaştık aslında. Şirketteki en yakın arkadaşlarım o ve Mark hyung du. Sonra... Ben Alice ile çıktığım ilk zamanlarda, onun aslında Alice’e âşık olduğunu ve bana bundan bahsetmediğini öğrendim. Şuan... Biz de aynı durumdayız ve ne Alice senden nefret ediyor ne de sen Alice’den. Her şeye rağmen birbirinize karşı olan sevginiz çok güzel ve ben Jackson’a haksızlık yaptığımı fark ettim.”
Bambam’in de sonunda olgun düşünebildiğini ve davranabildiğini fark ettiğimde gülümsedim ve kollarımı bir anda sıkıca boynuna doladım. “Küçük Bam-ah~ ne zaman büyüdün sen böyle..” gülerek kollarını belime doladığında bir süre sonra ayrıldım ama o kollarını benimki kadar çekmediği için yüzlerimiz çok yakın kalmıştı.
“Hmm..” diye mırıldandı. “Bence soyunma odasında yarım kalmış öpücüğü tamamlamalıyız.” Sıcak nefesini suratıma üfleyerek konuştuğunda kolları arasında yığılıp kalacağımdan korkuyordum.
“Yah! İyice arsızlaştın sen de!” kendimi uzaklaştırmaya çalışsam da kenetlediği ellerini bir santim bile oynatamadım. “Sadece bir kez, tamam mı?”
“Şimdiden bir oldu bile, Bambam. Olmaz.”
“Onda bir saniye sürdü ve karşılık vermedin,”
“Şimdi öpsen karşılık vereceğimi mi düşünüyorsun cidden?” kollarımı çekmeye çalıştığımda iyice kendisine sabitledi. “En azından şansımı denerim.” Dedi ve öptü.
Cidden, hayatımda tanıdığım en arsız insandı.