o t u z ü ç

778 54 14
                                    

Duygusallık yükleniyor...

"Neden buradayız?"

Dışarıdaki kar gözlerimi açıp kapamamı bile zorlaştıracak kadar hızlı yağıyordu. Her yer o kadar beyazdı ki, başımın döndüğünü hissettim. Gözlerimi denize kilitledim. Midem bulanıyordu ve bunun iyi bir şey olduğunu sanmıyordum.

Alice'in iyi şeyler söyleyeceğini sanmıyordum.

"Imm... Ben... Bambam'le konuştum ve..."

Devam etme kararı aldılarsa bu benim için bir son demek miydi? Yoksa bir terk ediş? Merak ediyordum ama, ilk kim terk edecekti, bu yalnızlığımızın buram buram koktuğu şehri.

"Ve..?"

"Bitirdik tamamen. İkimizin de duyguları son bulana kadar, görüşmeme kararı aldık. Çünkü bilirsin, bu aşamada arkadaş olamazsın." Frenchli tırnağını sıcak çikolatasının bulunduğu bardağın ağzına koyarak döndürürken gözlerinin dolduğunu gördüm. Boğazım düğümlenmişti.

"Bilirsin, birimizin gitmesi gerekiyordu,"

"Hayır." Aynı şekilde gözlerim saniyesinde dolduğunda, o damla düşmek için söyleyeceği şeyi bekleyemedi bile.

"Alice, hayır..." o giderse ben ne yapacaktım? Elimi tuttu ve gülümsemeye çalıştı ama biliyordum canının ne kadar yandığını, hissediyordum, görünmez kalkanı da işe yaramıyordu. O öylesine kırılmıştı ki, saklayacak gücü bile kalmamıştı.

"Özür dilerim... Özür dilerim ama bunu yapmak zorundayım. Onun gitmesini istemiyorum. Ben... Benim gitmem daha doğru olacak."

"Alice..." hıçkırmamak için bir elimle dudağımı kapattığımda, gözyaşlarımın sıcaklığı elimle buluşuyordu.

"Geri döneceğim ama, söz. Senin için onu tamamen arkamda bırakıp geri döneceğim ve tekrar bir arada olacağız. Yine atlarız duvarlardan, yine sabaha kadar pizza partisi yaparız. Ben yine sana makyaj yapmayı ve kırk santim topuklularla yürümeyi öğretirim." Gülümserken sonunda bir damla yaş düşmüştü gözlerinden dudaklarına doğru ama varla yok arasında, görünmeden silmişti.

Onun için güçsüzlük, ölüm gibi bir şeydi ve o, ağlamayarak güçlü olduğuna inandırmıştı kendini. Tek derdi, insanların kendisini kırmasını engellemekti ve biz o bariyerleri dozerlerle aşıp geçmiştik.

"Ama şimdi gitmeliyim. Gitmezsem, bizden gidecek her şey. Senden sadece güçlü olmanı istiyorum. Kimseye boyun eğmek zorunda değilsin. Babanın parasına ihtiyacın yok, Japonya'ya dönmek zorunda değilsin. Onun emrinde çalışmak zorunda değilsin. Kendi ayaklarının üzerinde durabilirsin.

Mina, sen artık susmak zorunda değilsin. Sen çok yeteneklisin ve bu yeteneğinle her şeyi başarabileceksin, eminim ben. Sadece dikeni kimseye batmasın diye ayaklarınla geçme o gül bahçesinden."

Sandalyesinden uzanıp bana sarıldığında hıçkırıklarımı tutamadım ve zaten tutmak da istemedim. Vedalaşmadan ayrılmak çok daha kolaydı çünkü... Gidiyordun işte, birden. Öylesine ve belirsiz bir süreliğine çıkıyordun hayatından.

Şimdi ise ellerimden kayıp gidiyordu ve ben onu tutamıyordum.


Yarım saat önce;

Alice son kez etrafında döndü, derin bir soluk aldı ciğerlerine ve zile bastı.

love story | bambamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin