“Hoş geldiniz, kızlar.” Koç bizi yanına çağırdığında, tribünlerin tamamının okulla dolu olduğunu fark ettim. Kim ayarlamıştı bunu? Üstelik, Jackson ve Mark’ın burada ne işi vardı? Üniversite bölümünün bu binaya geçmesi yasak olduğu hâlde, müdürün oğlu gibi istediği yere rahatça ayak basabiliyordu.
Bize rakip olan kızı gördüğümde, kaşlarım çatılmıştı. Bu Momo değil miydi?
“Alice,” diye mırıldandım kolundan çekerek. Pek de hafife alacağı bir kız sayılmazdı. “Bu kız bizim şirketteki stajyerlerden biri, en iyi dansçılardan.” Bu duyduğuna şaşırmasını beklerken yüz ifadesini bir gram değiştirmemişti. “Şirkete Mark’ı görmeye gittiğim zamanlar, Jackson’a yürüyordu sürekli, oradan biliyorum ben de.”
Kıskanıyor mu acaba diye yüzüne dikkatlice baksam da, hiçbir ifade anlaşılmıyordu suratından. Zaten Jackson’a karşı, herhangi bir şey hissetmediğini de biliyordum aslında. Yalnızca... İyi olmasını istiyordum, o kadar
“Ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Kendim olmayı. Oyların yarısı Koç’a, yarısı da öğrencilere ait olacak. Ve ben olamasam bile, sen kaptan olacaksın.” Momo ve yanındaki arkadaşı bize küçümseyen bakışlar atarken, onlara şuan gıcık olmaya başladım. Şirkette gıcık falan değillerdi, aslında pek de konuşmuşluğumuz olduğu de söylenemezdi. Sadece Nayeon ve onun arkadaşlarıyla yakındım şimdilik.
“Önce hanginiz başlamak ister, kızlar?” koç sorusunu yöneltip ikisinde de gözlerini gezdirdiğinde, Alice kollarını birleştirerek geriye doğru bir adım attı.
“Misafirler önden.” Gülmemek için dudaklarımı ısırırken, tribünlerden ooo.. Sesleri geliyordu. Dönüp baktığımda ise Bambam’in bir taraftan, Jackson’ın da diğer taraftan tezahürat yaparak insanları örgütlemesini görmüştüm. Gülerek önüme döndüm. Momo başlıyordu.
Şarkıyı başlatan öğrenciyle birlikte dans etmeye başladığında, vücut kıvrımları kendini belli ederken, güzel dans ettiğine bir kez daha şahit oluyordum. Sadece... Şarkıyla o kadar uyumlu dans ettiğini düşünmüyordum. Sadece vücut kıvrımları ve yaptığı hareketler ön plandaydı, ama uyuşmuyordu işte.
Şarkı bir anda değişirken, sahne sırasını Alice aldı ve Momo çekildi. Alice’in, Momo’nun kadar kusursuz vücut hatları yoktu ama dans konusunda en çok güvendiğim insanlardan biriydi. 9 yıla yakın dans kursunda ders almıştı ama o hiphop üzerine bir eğitim almıştı. Benim ise, amigolukta daha iyi olmamı sağlayan bale eğitimim vardı.
Tahmin ettiğim gibi Alice’in hareketleri daha da uyumluydu. Koçun ifadesine bakarken gurur dolu bakışları belli oluyordu. Burada tek sorun, izleyen öğrencilerdi çünkü abaza olan ve Bambam artı güzelliğinden nefret eden kızlar Momo’ya oy verecek gibi duruyordu.
Şarkı tekrar değiştiğinde, sıra Momo’nun arkadaşındaydı ve ben de o sırada bir kez daha dönüp Jackson’a bakmıştım. Bana bakıyordu ve baş parmağını kaldırarak iyi şanslar diye mırıldanmıştı. Ona gülümsedikten sonra gözüm istemsizce Bambam’e döndü.
O da bana bakıyordu ama gülümsemiyordu. Sadece kafasını güven verircesine salladı. Önüme geri döndüğümde ise, kızın fazla seksi olduğunu fark ettim. “Oha, erkek olsan yavşardım. Bu ne?” Alice’in yanıma gelerek mırıldanmasıyla gülmeye başladım. Düşmanına yavşayan birini ilk defa görüyordum.
“Bence de ama sakin ol istersen, sevgilisi var.” Bir anda arkamızdaki Nayeon’un sesini duyduğumuzda yerimden sıçradım. Ne ara gelmişlerdi? Çünkü Jinyoung’da boş olan Bambam’in yanına yerleşmişti.