G-Dragon ft. Rose
Without You🎶
“Saçmalama istersen, sen Bihter Ziyagilsin!” Gözlerimi devirdiğimde çatalımla oynamayı bıraktım ve bir lokma attım ağzıma. Enfes yemeklerden kendimi her ne kadar uzak tutmaya çalışsam da, eve hazır yiyecek sokmuyorlardı ve henüz açlıktan ölecek kadar nefret etmiyordum kendimden.“Of, o kim ya? Ne Bihter’i” Bambam gülerek Mizu’ya döndü; “Bir Türk dizisi vardı az önce izlediği kanalda, sürekli oradaki replikleri söyleyip duruyor.” Mizu’da benim gibi Miya’ya gözlerini devirdiğinde annem mutfağa bize bakmaya gelmişti.
“Mina, tabağındakilere dokunmamışsın.” Dediğinde bir kez daha gözlerimi devirmek istedim ama inatçılık yaptığımı bu kadar kolay fark etmeleri demek, benimle uğraşacakları anlamına geliyordu. Bu yüzden herhangi bir tepki vermedim.
“Pek iştahım yok,” dediğimde masadaki sessizliği Bambam bozdu.
“Japonya’ya kadar gelmişken bence biraz gezmeliyiz, uzun zaman oldu.”
“Ben çalışıyorum,” dedi Mizu ve Miya’da onu onayladı. “Aynı şekilde ben de.”
Her ne kadar sinirlerimi bozsalar da, gelmelerini istiyordum ve içimde hâlâ onlara karşı bile beslemiş olduğum bu sevgi beni öldürüyordu.
“Bugünlük toplantılarınızı babanız halleder, siz biraz gezin.” Miya annemden duyduğu şeyle, içtiği su boğazına kaçtığı için öksürmeye başladı ve, “Ciddi misin sen?” diye sordu. Annem kafasını sallayıp gülümseyerek önce ona, ardından bana baktığında kafamı başka yöne çevirdim.
“Hazırlanalım o zaman,” diyerek beni kolumdan tuttuğu gibi yukarı sürükleyen Miya’yla birlikte düşmemeye çalışarak merdivenleri çıkarken, “Yavaş ol!” diye söyleniyordum. Sözde abla olması gerekiyordu ama benim içime hapsettiğim bütün enerji ve neşeyi kendisi fazlasıyla dışında barındırabiliyordu.
Odama girip Miya’yı kovduğumda dolabım önüne geçtim ve elime gelen hemen bir iki şeyi üzerime geçirerek saçlarımı taradım. Bambam ile aynı ortamda bulunmak beni daha çok geriyordu. Çünkü birine aşıkken, ondan uzak durmak zordu. Ve uzak durmazsam da, bu sefer gerçekten ihanet ederdim çünkü onun sevgilisi vardı. Ve o kız benim bir zamanlar arkadaşımdı. Veda bile edemediğim arkadaşım.
“Tanrı’m lütfen beni bu araftan çekip çıkar yoksa ben önüme çıkan ilk buldozere kafa atacağım!”
Hafif bir makyaj yaparak yüzümdeki solgun görüntüyü geçirmeye çalıştım. Telefonum dışında yanıma almaya gerek duyacağım herhangi bir şey yoktu. Hatta yanıma telefon almama da gerek yoktu. Bunun farkındalığıyla telefonu masadaki çekmeceye bıraktım ve odadan çıktım.
Aşağı inmeye başladığımda, çıkan seslerden kalabalık olduğunu fark ettim ve merdivenin başına oturarak Miya’yı beklemeye başladım. Hazırlanmasının benimkinden daha uzun süreceğinden emindim.
Konuşulanlar üst kata sadece bir mırıltı olarak ulaşırken, büyük ayak sesleri duydum ve ben daha ayaklanıp uzaklaşamadan babamla karşı karşıya kaldım.
“Neden burada oturuyorsun? Aşağı insene,”
“Miya’yı bekliyorum.”
Kısık çıkan sesimle her türlü ona boyun eğdiğimi gösterirken kendimden biraz daha nefret ettim. Değişmem için koca dört yılım vardı ve ben bunu çoktan harcamıştım. Bir yılda neler yapabilirdim ki?