o t u z y e d i

742 47 14
                                    

(Kısa bir not bırakayım bölüme, önceki bölümde Mina ve Bambam’in bir kelime hatası ile sevgili olduğunu yazmışım. Sevgili olmadılar hiç, bu yüzden atarlı Mina. Sorry :()

-

  “Biraz da bana bıraksaydın ya?!”

“Sizi şirkette besliyorlardır, ben stajyerim tatlım, yeterli besinimi karşılayamıyorum çalışmaktan!”

Alice söylenerek bir dilim pizza daha aldığında gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Cidden fazla yiyordu ama verdiği kilolar da oldukça göz önündeydi. Yanakları dışında incecik kalmış bile denebilirdi.

“Neden bizim şirkette değilsin? Hem, öhö Jackson’da var,” ağzı dolu bir şekilde kaşlarını çatarak bana baktı ve hafifçe tekme attıktan sonra lokmasını bitirerek konuştu “İşte o yüzden. En yakın arkadaşım, eski sevgilim ve Jackson. Yani benimle derdiniz ne anlamıyorum. Hepiniz beni Jackson’a yamamaya çalışıyorsunuz ama çocuğun bundan haberi var mı pardon da?” bir şey söyleyecek olduktan sonra araya girmemeyi tercih ederek omuz silkmekle yetindim.

“Senin babanla aran nasıl?” mirastaki bütün hakkımdan vazgeçtiğimde, bununla birlikte Mizu’nun sevdiği kızla evlenmesinin de olduğu sinirle beni evlatlıktan reddettiğini belirtmişti.

“Biraz acıttı, ne yalan söyleyeyim. Şuan pişmanlık sularında yüzüyor gibiyim de, şu grup yüzünden. Ama bırakmak istemiyor da bir yanım...”

“Çünkü Bambam’e en yakın olabileceğin yer.” Ona bakarak gözlerimi devirdim ve arkama yaslanarak kollarımı göğsümde birleştirdim.

“Bitti o iş.” Tabii, onun bundan hâlâ haberi yoktu.

“Ne demek bitti? Nasıl ya? Çıkmaya başladınız da ayrıldınız mı anlamadım ben!” Dayanamayıp pizzalardan birine uzandım ve yemeye başladım. Çok fazla yemek yemem şirket tarafından konulan yasaklardan biriydi. Kilo almamamız gerekiyordu.

“Sorun da orada işte, ortada bir açıklama yok. Bir itiraf yok, ne o söyledi ne de ben. Ama onun söylemesi gerekiyordu işte. İstediği zaman gelip beni öpebileceğini düşünüyor, her zaman yanında tutmaya çalışıyor ama başka da bir şey yapmıyor ve bu beni delirtiyor... Belki de bana karşı ciddi bir şey hissetmiyor.”

Alice ellerini kenarda duran ıslak mendil paketinden birkaç tane ıslak mendil çıkararak sildikten sonra yanıma kaydı ve kollarını bana dolayarak başını omzuma yasladı. “Belki de bu noktadan sonra seni kaybedeceğinden korkuyordur ya da... Şirket yüzünden bir şey yapmıyordur. Onun sevgili yasağı bitti ama senin hâlâ var. Üstelik bitse bile sizin o gıcık ceonuz izin vermez zaten.”

Omuz silkip durdurduğumuz diziyi tekrar başlattım.

“Hadi yarın babanın yanına gidelim.”

Ve tekrar durdurmak zorunda kaldım. Kafasını omzumdan çektiğinde omuz silkti. “Onu sevdiğini biliyorum ve... Bilmiyorum, gurur yapmamalısın bence. Sonuçta artık kendi para kazanabildiğin bir işin var. İki evin var ve bir de araban... Kaybedecek neyin kaldı Japonya’da?”

Yutkunmak zorunda kalmıştım. Haklı olduğunun farkında olmak beni olduğumdan iki kat daha strese sokuyordu ve bu kafayı yememe sebep oluyordu. Oraya gidip bir anda geri çevrilmek istemiyordum.

“Haklısın,” dedim yine de. “Orada kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Şu salak, geri zekâlı, amip, su aygırı Miya dışında.”

Miya’ya uyuz oluyordum ama yine de, varlığı beni iyi hissettiriyordu. Arada annemin çaktırmamaya çalışarak beni ona aratmasının ve konuşmalarımızı dinlediğinin farkındaydım ama anneme karşı da, bana bir adım atmadan kalkanımı indirmeyeceğimden emindim.

O evdeki arkadaşım olan son kişiyken, bana böyle arkasını dönmesi üzerimde oldukça hastalığın oluşmasına sebebiyet vermişti. Yeme bozukluğu, aşırı kilo verme, anksiyete... En çok da kalbime büyük bir kırık yerleştirmesiydi en büyük zararı.

“Yarın ilk uçakla Japonya’ya gidiyoruz.” İçimdeki kötü his midemi bulandırırken televizyonu kapattık ve odama çıkarak birlikte uyuduk.

Yarın, oldukça karmaşık bir gün olacaktı.

 Yarın, oldukça karmaşık bir gün olacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
love story | bambamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin