Eve döndüklerinde ikisi de mutfakta karşılıklı oturup konuşmaya başlamıştı, evde tek başlarına idiler.
"Ah, dinliyorum?" Hinata sessizliği bozmaya karar verdi, gergin erkek arkadaşını konuşturmaya çalıştı. Ciddi bir durum olmalıydı, ve muhtemelen kızacağı bir şey, konuşmaya çekindiğine göre, hem de şampiyonayı kazandığı gün.
"Tamam." Naruto derin bir nefes aldı, kolları dizlerindeydi. "Birkaç mevzu var. İlk olarak, artık kafede çalışmanı istemiyorum."
"Ne?" Hinata anlamadığını belirterek hafifçe güldü, şaka olmalıydı. Orası geçim kaynaklarıydı, orayı bırakırsa ne yaparlardı?
"Beni duydun." Naruto kararlıydı. "Bak," İç çekip anlayışla yaklaşmayı denedi. "Biliyorum, 5-6 yıldır oradasın, bizim yaşlarımızdaki birisi için bu çok büyük bir süre. Lise hayatı yaşamadın, üniversiteye gidemedin çalışacaksın diye." Hinata bunları duyunca yüzü düşerken susup dinledi. "En son..." Masadaki ellerini tutup gözlerine bakarak temkinli şekilde sordu. "Ne zaman ailenle bir günde karşılıklı 2 saatten fazla oturdun?"
"Ben..." Verecek bir cevabı yoktu, meraktan sorgulayan mavi gözlerinden iç çekerek kaçındı. Haklıydı, ailesiyle resmen hiç vakit geçirmiyordu. Bu işe başladığından beri, yani en başından beri bu durum hep aklını kurcalıyordu. Kendini suçlu hissetti bir an.
"Baban hayallerine mâni olduğunu düşünüp kahroluyor." Naruto sürdürdü. "Yüzünden görebiliyorum. En azından aileni düşün, gururunu bir kenara bırak. Gurursuz bir şey yapmıyorsun ki hem."
"Hanabi mi söyledi?" Gözlerine bakıp gizli üzüntüyle sordu, küçük kız kardeşiyle 5 yıldır doğru düzgün ilgilenememişti. Anneleri yoktu, babaları da engelliydi, küçük kız evde kaldığı sürece kendini sadece sorumluluk makinesi gibi hissediyordu, buna emindi. Ve babası da kendini suçluyordu, engelli durumuna düşmeseydi kızı çalışmak zorunda kalmazdı diye düşünüyordu. Bir baba için en zor şeylerden biri buydu, evine ekmek getiremeyecek duruma düşüp evladının genç yaşta çalışmasına, hayallerinden vazgeçmesine engel olamamak. Kim bilir kaç kere kendine lanet etmiştir, ölmek istemiştir, annesiyle yer değişmeyi istemiştir.
"Hm." Naruto başını sallayıp doğruladı. "Bak, suçlu hissetmen yersiz." Ellerini bırakmadı. "Elinde olan bir şey değildi, biliyorum." Dudaklarını ıslatıp rahat bir nefes aldı, bu sohbetle içi gitgide kararan kız arkadaşına ılımlı yaklaşıyordu. "Artık çalışmanı istemiyorum."
"..." O kadar kolay değildi söylemesi, ona bağlı yaşaması demek oluyordu kafeyi bırakmak. Bir yük gibi.
"Benim için sorun değil, hatta daha iyi." Naruto aklından geçenleri anlamakta gecikmeden kısaca güldü. Gerçek bir evli çift gibi... "Neyse," Bu düşünceyi sonraya sakladı. "Sadede gelelim. Ailenle vakit geçiremiyorsun, kendine zaman ayıramıyorsun, tatil yok, rahat bir nefes yok. Böyle robot gibi çalışmana daha fazla izin veremem."
"Sorun değil, alışkınım." Tabii ki köşeden dönmeye çalıştı, ama nafile.
"Hinata." Naruto nazikçe uyardı. "Üniversiteye gitmek istiyorsun, değil mi?" Vazgeçtiği hayalinden konuya girdi. Üstün başarıyla üniversiteyi bitirip yine büyük bir başarı ile kariyerine başlamayı düşündüğünü biliyordu.
"Bunu da o söyledi, değil mi?" Hinata alayla gülümseyip ellerini çekti ve göğsünde birleştirdi. Ellerini çekince sarışının sıcak ellerinden aldığı rahatlığı kaybedince çektiğine pişman oldu. Kız kardeşi her şeyi ispiyonlamış.
"Yani." Naruto aksini iddia etmedi. "İyi ki de söylemiş, ne kadar rahat görünsen de kapalı kutu gibisin. Benden sakladıklarını hastanelerde öğreniyorum, kız kardeşinden öğreniyorum." Onu açıkça azarladı. "Güvenmemeni anlarım ama, önemli bir şeyler saklamanı gerektirecek kadar aşağılık da değilim -tebayo." Hafifçe gülüp ortamı aydınlatmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zambak Vadisi (NaruHina AU)
FanfictionVeeee Gooool! Naruto! Naruto! Naruto! Bunlar bütün maçlarda duyulan sözlerdi, sanki bir kanun gibi. Naruto Uzumaki, Konoha Milli Takımının sarı şimşeği, parıldayan yıldızı, yükselen genç şöhreti, sahaların atılgan şampiyonu. Hayallerine kavuşup dolu...