Pazartesi günü her zamanki gibi okula gittim.
Gülerek sınıfın kapısına gelince bomboş sıralarda kendimi gördüm.
Çantamı arkama koymuş, defterimi açıyordum. Sınıfta 5-6 kişi vardı. Kapıdan Eren giriyordu ve benim önümdeki sırasına geçip "Günaydın, Duygucan." Deyip gülümsüyordu.
Yüzümde oluşan canlılığı gördüm. Onun arkasına bakarak "Günaydın." Diyordum.
"Duygu.." Elif bana bakıyordu. "Iyi misin?"
"Iyiyim. Merak etme."
"Kapının önünde öylece durunca.. Neyse günaydın."
Ona gülümseyip sırama geçtim. Sınıf yavaş yavaş doluyordu. Defterimi çıkarıp önemli notlarımı not defterime geçirdim.
Sınıfa hoca geldi, direk konuyu anlatmaya başladı.
Onu dinlemeye çalışırken, gözümü Erenin boş sırasından ayırmaya çalışıyordum.
Okul sanki bugün boştu. Hiç bir şekilde onun boşluğunu dolduramıyordum.
Teneffüste kütüphaneye indim. Işın beni yalnız bırakmak istemiyordu ama ısrar ettim.
Kütüphaneye girince burada Erenle bir kızı görürkenki şok aklıma gelince güldüm. Eren bana ilk o zaman ahlaksız tekliflerinde bulunmuştu.
İçeri girerken gözümün önünde tek tek anılarımız canlandı. Bana gömleklerinin düğmelerini diktirdiğinde, beni öptüğünde, hatta ona burada bağırıp onun beni rahat bırakmasını söylediğimdeki anılarım etrafımda canlanıyordu. O anıları görüyor, duyuyordum.
Raftan kitaplara baktım.
"Duy-gu-can!" birden tüm ses ve görüntüler kayboldu.
Etrafıma heycanla baktım.
"Eren?!"
Ama koca kütüphanede ben dışında kimse yoktu.
"Bir an sesini duydum sandım."
Bu ses ve anılar son bulmamıştı. Öğle teneffüsü saatine yaklaştığımızda hocanın söylediklerini not alırken Erenin sesini yine duydum.
"Kalemini ödünç alıyorum, Duygucan."
Gülümsedim. "Al tabi."
Ne dediğimi fark edince boş sıraya bakıp iç geçirdim. "Ne oluyor bana ya?"
Öğle teneffüsünde Kayra benimle bahçeye çıktı. Bankta oturup gökyüzüne bakarken "Güneşi çok seviyorum." Dedim.
Gülümsedi. "Bugün iyi gözüküyorsun."
Doğruldum. "Iyiyim." Ona kafamdan duyduğum seslerden bahsetmedim. "Gayet iyiyim. Ya sen..?"
Dudağını ısırıp düşündü. "Sanırım bende.."
Selçuk yanımıza geldi. Ona şaşkınlıkla baktım.
"Nasılsınız gençler?" Yanıma oturdu.
Kayra gülümsedi "Gayet iyiyiz, güneşleniyoruz. Sen?"
"Her zamanki gibi." Selçuk beni süzdü. "Neyin var?"
"Ne? Ben gayet iyiyim." Ona kaşlarımı çattım.
Kayra ayağa kalktı. "Ben gidiyorum artık. Bu kadar güneşlenme yeter." Kayra bana gülümsedi. "Sonra görüşürüz."
Bende ona gülümsedim. Sonra Selçuk'a döndüm.
"Senin benden pek hoşlanmadığını düşünüyordum."
"Zaten hoşlanmıyorum." Dedi soğuk haliyle.
Ona dudağımı büzdüm. "Hımm hım. "
Kollarını kavuşturmuş, basketbol oynayanları izliyordu. "Sor hadi ne soracaksan."
"Ne?"
Yüzüme baktı. "Kıvrandığını hissediyorum. Sor hadi."
"Pekala." Doğruldum. "Selçuk, sen hiç o sevdiğin kızın.. O vefat ettikten sonra sesini duydun mu? Onu hissettin mi?"
Selçuk ayağa kalktı. "Ne saçma soru.." Ellerini ceplerine koydu. "Ama evet. Onun öldüğüne inanana kadar deli gibi onun hala yaşadığına inanıyordum. Bazen yanımda olduğunu hissediyordum ama tabi ki olmuyordu. Biliyor musun Duygu, senden gerçekten nefret ediyorum. Bunun sebebi bana fazlasıyla kendimi hatırlatıyorsun." Okula doğru yürümeye başladı.
Onu izledim. "Teşekkür ederim Selçuk." Dedim arkasından. "Teşekkürler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Taşlar
Romanceİçine giremediğimiz insanların kurduğu o kalın duvar.. Sırf giremeyeceğini bildiğin halde girmek için çabalamak ve acı çekmek.. Olan şeyleri olmamış gibi yapmak ne zamana kadar sürer? Lise anılarımın en farklı karakteri; Eren Derlen. Ona yaklaşmay...