Güne alarmın sesi ile değil de annesinin,
"Ali'm, oğlum kalk hadi, senle şöyle ana-oğul keyifli bir kahvaltı yapalım "sözleri Ali'nin kalkması için en büyük sebepti.Bugün Ali'nin okulda dersi yoktu ama sınav haftası başlayacağı için sınav kağıtlarını şimdiden hazırlaması gerekiyordu bu işi akşama halletmesi gerektiğini aklına not etmişti bile.
Miskin miskin," Tamam Sultan'ım geliyorum. " diyerek aylak adımlarla banyoya girmişti.Mutfağa girer girmez annesini öpüvermişti.
"Günaydın Sultan'ım."
"Aa sana da günaydın deli oğlan, bugün ne yapmayı düşünüyorsun?" sorusu üzerine kapı zili, genç adamın cevap vermesine kalmadan çalmıştı.
"Sen otur, ben bakarım Sultan'ım" diyerek kapıya doğru yol almıştı." Günaydın yağuşuklu beni özledin mi?" sorusu tabi ki Rüzgar'dan başkasına ait değildi.
"Daha kargalar-" diye başladığı cümlesini tamamlamasına engel olan kişi Rüzgarın annesi Leyla sultan olmuştu."Günaydın, nasılsın Alişim, kahvaltıya geldik ama sen bizi içeriye almayacaksın gibi, çekil bakalım arkadaşımı görmem lazım." diyerek Ali'yi kenara çeker çekmez içeriye giren Leyla Sultan'ın gidişini izlerken aradan aradan içeriye girmeye çalışan Rüzgar'ın ensesini tutuğu gibi geri çeviren Ali,
"Sen hayırdır koçum nereye böyle?" diyerek yalancı sinirle tek kaşını kaldırmış bir şekilde Rüzgar'a bakarken, Rüzgar'ın simit poşetinin bulunduğu elini kaldırıp,
"Sana simit aldım Alişim, karşılıklı yer, sohbet ederiz dedim ama sen beni içeriye almayacan gibi, öyle mi Alişim? Tamam istediğin gibi olsun gidiyorum ben, ama gönül isterdi ki bir denizin karşısında karşılıklı çay içip, simidimizi paylaş-""Sus Rüzgar sormadım say, tamam mı kardeşim şimdi içeri gir ve zevzeklik yapmadan içeride uslu uslu dur, şu simitleri de ver bana kapıyı kapat, öyle içeri gel ."
sözleri Rüzgar'ı şaşırtırken, Ali'nin sırıtmasına sebep olmuştu.Böyle iki kardeştiler işte, ikisi de her ne kadar dışarıdan genç, daha hayatlarının baharında delikanlılar gibi gözükseler de ikisi de bir çok şeye göğüs germiş olan iki delikanlıydı. İçleri ise hala böyle deli dolu ve çocuksuydu. Kan kussalar da kızılcık şerbeti içtik diyebilecek olgunlukta, bütün sıkıntılara rağmen içlerindeki çocuğu öldürmeyecek kadar deliydiler.
Mutfağa girer girmez, "Hoşgeldin Leyla Sultan" diyerek karşılarına oturmuştu bile.
"Hoş buldum Alişim, nasılsın oğlum, aslında dün size gelecektik, ama yorgunsunuz diyerek kahvaltıya gelelim dedik tontişimle. Bu arada tontişim nerede kaldı?" sözleri Ali'nin sırıtmasına sebep olmuştu. "İçinden demek tontişim ha dur bakalım Rüzgar efendii "diyerek plan kurmaya başlamıştı bile." Ooo nasılsın Necla Sultan?" diyerek Leyla Hanımın yanına gidip yanağından bir makas almıştı tabi arkasında kıskanç bir Ali bırakarak.
"Çek o pis ellerini annemin üzerinden Rüzgar"
"Niye çekeyim lan, o senin annen ise benim de Sultan'ım koçum sen hayırdır?"
"Aa çocuklar yeter artık uslu uslu kahvaltınızı yapın " sözleri Necla Sultan'dan gelmişti."Bugün n'apıyoruz yağuşuklu?"
"Höst lan sana demedim mi uslu uslu dur gerekirse benle muhatap olma diye?"
"Ama kırılıyorum yağuşuklu, duyuyor musunuz anneler, bu adam bana neler söylüyor?" diyerek topu hanımlara bırakmış sırıtarak arkasına yaslanmıştı.
"Aaa oğlum niye böyle diyorsun çocuğa, yazık değil mi ?" diyerek direk Rüzgar'ı göstermişti. Rüzgarsa alt dudağını büzerek kafasını sallamıştı küçük çocuklar gibi.Ali ise içinden "Ulan Rüzgar ulan Rüzgar ben bunun hesabını sana sormaz mıyım? " diye düşünse de
"Necla Sultan, senin bu tontişin var ya okulda beni milletin ağzına sakız etti öyle değil mi TONTİŞİM?" diye ekledi sırıtarak.
"Milletin yanında utanmadan Aşkıığğğğm diye ciyak ciyak bağırıyor, ben bu çocuğu dövmeyeyim de ne yapayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET KUŞUM ( YENİDEN YAZILIYOR)
Ficción General** HARAMSIN CENNET KUŞUM" adlı hikâye "CENNET KUŞUM" olarak değiştirilmiştir.. Genç adam artık kelimelerin kifayetsiz kalacağını anlar anlamaz genç kızın bileğini tuttu,genç kız sorar gözlerle bakarken genç adam göz temasını kesmeden kızın elini ta...