3.BÖLÜM

213 13 5
                                    

Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum.                                                                                                                             Cemal Süreya 


Bugün annesinin sonuçlarını alacak olan genç adam erkenden kalkmıştı. Annesi için kahvaltı hazırlayıp ufak bir not kağıdının üzerine "Afiyet olsun meleğim" yazarak masanın üzerine bırakmıştı ve hastaneye gitmek için evden sessizce çıkmıştı.

Hastaneye gelen genç adam emin adımlarla içeri girdi ve annesinin doktorunun bulunduğu kata çıktı.

Hasta olduğu için bir müddet bekleyen genç adam hastanın çıkması ile içeri geçti.
Doktora "Merhaba doktor bey" diyerek el sıkıştıktan sonra karşısında ki sandalyeye oturdu ve devam etti sözlerine "Ben Necla Yiğit'in sonuçlarını almak için geldim"

Doktor genç adama doğru dönüp, "İnanın çok üzgünüm ama sonuçlar hiç iyi değil, belki ben hata yapmışımdır diye testleri diğer doktor arkadaşıma da gösterdim fakat değişen bir şey olmadı anneniz bağırsak kanseri" dedi.

Genç adam ellerini yumruk yapıp sıkarken ağlamamak için kendi ile büyük bir mücadele veriyordu. Bu acı öyle bir acıydı ki tarifi imkansızdı. Genç adamın canı kelimelerin bile kifayetsiz kalacağı kadar çok acıyordu.

Kızarmış gözleri ile doktorun gözlerine bakarken acı dolu bir tebessüm belirdi dudaklarında "B-Bu doğru olamaz doktor"diye kendini konuşmaya çabaladı. Bir türlü inanmak istemiyordu, kabul edemiyordu.

Doktorun sözleri
"Doğru olmamasını ben de çok isterdim ama inanın durum ciddi .Anneniz için ilaç yazıcam bu ilaçlar ağrısını hafifletecektir,kanser daha çok yayılmadan kemoterapiye başlanması gerekli yoksa ilaçlar zamanla fayda etmemeye başlayacak ve anneniz için her şey çok zor olacak bu sizin içinde geçerli" demek olmuştu.

Doktorun yazdığı kağıdı alan genç adam kendini daha fazla tutamadı ve göz yaşları bir bir yanaklarından süzülmeye başladı. Koskoca hastane adeta başına yıkılmıştı. Bu nasıl bir acıydı Allah'ım?

Doktorun odasından çıkar çıkmaz duvara tutunan genç adamın dizilerinin bağı çözülmüş gibiydi. Ayakta duracak ne mecali kalmıştı, ne de gücü.

Duvarlara tutunup yavaş adımlarla lavaboya ilerlerken karşıda bebek bekleyen mutlu bir çift gördü. Dünya ne garip bir yer diye geçirdi içinden, kimileri ağlarken ,kimileri gülüyor, kimleri açken kimileri tok, kimileri gerçekten yaşarken ,kimileri sadece yaşıyor. Ölü bir insanı sırf hayati fonksiyonları yerine getiriyor diye yaşıyor yerine koymakta sanırım bu oluyor.

Bu hayatta hiç kimse için sonsuz bir mutluluk yoktur. Bu dünya büyük bir imtihan yeri. İnsan denilen varlık her zaman gülemez elbette acı da çeker. Allah kullarını acılarla nasıl başa çıkabilecek diye sınamak ister.
Peki isyan mı etmeli? Yoksa 'Allah'tan gelen başım üstüne' diyip acıyı da kederi de kabullenmeli mi? İşte bu bizim seçimimiz.

Ağaç olup fırtına da savrulmakta, taş olup o fırtınaya dayanmakta bizim seçimimiz. Allah hiçbir kuluna kaldıramayacağı derdi vermezmiş.

'Sabret kardeşim belki bir gün hiç beklenmedik bir anda çiçek açar umutlar.'

Genç adam elini yüzünü yıkayıp lavabodan çıkarken yaşadığı çaresizlik ile yüreği sıkıştı. "Sen büyüksün Allah'ım" diye mırıldanıp annesine ilaç alabilmek için hastanenin yanındaki eczaneye gitti.

İlaçları alıp çıktıktan sonra insanların ona bakışlarını umursamadan hüngür hüngür ağlamaya başladı, bir yandan yavaş adımlarla yürüyor bir yandansa deli gibi ağlıyordu.

CENNET KUŞUM ( YENİDEN YAZILIYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin