Feray, yüzüne düşen kısa saçı geriye iterken kaçamak bir bakış attı karşısında oturan genç adama. Yusuf Efendi tanınmış bir avukat olduğunu söylediğinde orta yaşlarda birini görmeyi beklemişti ama Alp ondan en fazla birkaç yaş büyük ve oldukça yakışıklı bir genç adamdı. Asistanı olarak tanıştırdığı onun hemen yanında oturan genç kız da güler yüzlü ve cana yakın birine benziyordu. Alp'in ilgili davranışlarından aralarında birşey olduğunu düşündü Feray.
"Demek elinizde bu ikisinden başka resim yok." derken eliyle masanın kenarında dayalı duran resimleri işaret etti Alp. Feray'ın ya da Yusuf Efendi'nin evinde görüşmek yerine deniz kenarındaki kefe restoranlardan birinde buluşmuş hem kahvaltı yapıp hem de ne yapabileceklerine dair konuşuyorlardı.
"Evet, malesef. Ben genellikle daha küçük ebatlarda resimler yapıyorum ve satılması için Yusuf Amca'nın dükkanına getiriyorum. Neredeyse hepsi de tatil için gelen insanlar tarafından hediyelik eşya olarak satın alınıyor." diye cevapladı Feray. Alp ince dudaklarını birbirine bastırarak başını aşağı yukarı salladı.
"Çok yazık, birkaç tane daha olsaydı iyi olurdu ama yapacak birşey yok. " dedikten sonra önündeki çayından bir yudum alarak arkasına yaslandı.
"Diğer konuya gelirsek..." yarım saat önce anlatılan konuyu kast ederek tekrar konuşmaya başladığında masadaki herkes dikkat kesildi.
"Arkadaşımla konuşacağım ve resimlerini burada, kendi evinde yapmak istediğini söyleyeceğim. Büyük ihtimalle kabul etmeyecektir, onun atölyesinde çalışmanı isteyecektir ama yine de şansımı deneyeceğim. Geçmişte yaşamış olduklarınız için gerçekten üzüldüm ancak ilerleyebilmek, hayatınıza devam edebilmek için de cesaret ve fedakarlık göstermek zorunda olduğunuzu söylemeliyim. Benim de elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz." diyerek sözlerine son verdi.
Yusuf Efendi tedirgin gözlerle Alp'i dinleyen anne kıza güç vermek adına gözlerini kapatıp açarak gülümsedi. Bakışlarıyla herşeyin güzel olacağını anlatmaya çalışıyordu yaşlı adam. Yeğenine her zaman güvenirdi, babası gibi mert ve sözünün eri bir gençti Alp. Her ne kadar Alp'in annesi onun kardeşi olsa da babasıyla daha iyi anlaşmışlardı.
"Peki, size güveniyorum ve biz de gereken neyse onu yapmaya çalışacağız." diyerek genç adamı tasdikledi Feray. Korkuyordu ama yıllardır sürdürdükleri gizli saklı hayattan da bıkmıştı artık. O da yaşıtları gibi, biraz geç kalmış olsa da, ideallerinin peşinden gitmek, özgürce yaşayabilmek istiyordu.
"Tamam o zaman ben bugün arkadaşımı arar durumu üstü kapalı izah ederim, akşama da size haber veririz." diyen Alp'le birlikte kahvaltı sona ermiş Feray ve annesi evlerine, Alp ve Leyla da Yusuf Efendi'nin dükkanına gitmek üzere ayrılmışlardı.
Feray, eve girer girmez elindeki tabloları duvar dibine bırakarak yeni bir tuval hazırladı. Belki Alp Bey'in bahsettiği arkadaşıyla tanışana kadar bir iki resim daha çizebilirdi. En sevdiği ve resimlerinde en çok kullandığı rengi aldı eline, maviyi ve ilk darbesini vurdu tuvale.
Saatler sonra duyduğu sesle başını kapıya çevirdiğinde annesinin gülen gözleriyle karşılaştı. Gülen aynı zamanda hüzünlü gözleriyle.
"Yorulmadın mı hala kızım, saatlerdir çiziyorsun? Ara ver de yemek yiyelim." diyen annesine yaklaşıp yanaklarını ellerinin arasına aldı.
"Yorulmadan başarı olmaz ki tontonum. Ama çok acıkmışım, sen söyleyince farkettim. Ellerimi yıkayıp geliyorum hemen." dedikten sonra banyoya yöneldi. Yaşlı kadın da kızının arkasından başını iki yana sallarken, Feray'ın fark etmeden yanaklarına bulaştırdığı boyaları silerek mutfağa geçti. Feray da banyoda işi bitince gelip masada annesinin karşısındaki yerini aldı. Mis gibi taze fasulye pişirmişti annesi. Çatalını batırıp ilk lokmasını ağzına atacağı anda zil çaldı. Feray ağzı sulanarak henüz damağıyla buluşturamadığı fasulyesini tabağa geri bırakarak kapıyı açmaya gitti. Kapının kolunu çevirerek biraz araladığında önce Yusuf Efendi'nin sonra da birkaç saat önce tanıştığı Alp Bey ve Leyla'nın yüzü belirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/130432174-288-k271754.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERAY
Fiction générale"Gitme sana muhtacım, gözümde nursun, başımda tacım, muhtacım. Beni öldür öyle git, yaşamak için senin sevgine muhtacım." "Muhtacım" tek kelime ne de güzel anlatır insanın içini. Nasılda kalbini göğsünden söküp verir karşısındakinin ellerine. Nasıld...