Fatma Hanım, okuduğu Yasin'i Şerifi kapatıp ellerini açtı dua etmek için. Kayıplarının cennette yer edinebilmeleri için gönderdi yakarışlarını mevlaya. Göğsünde tutuşan kor alevler yüreğini de ciğerlerini de yaka yaka dua etti, tek aşkı olan kocası ve ilk göz ağrısı, evladı, Zafer'i için. En son Zeynep'ini kattı duasına, bahtı açık olsun, ailesini darma dağın eden, aklını mal hırsı, yüreğini katran sarmışlardan Allah korusun diye.
Yuva kurup, mutlu olduğunu görebilseydim gözüm arkada kalmazdı diye geçirdi içinden. Ardında dağ gibi duran, onu koruyan bir kocası, ömrüne ömür katan evlatları olduğunu görebilseydi...
"Hayırlısı" dedi, "Hayırlısını nasip eyle yavruma Rabbim" dedi can-ı gönülden. Açtığı ellerini yüzüne sürerken zil sesini duydu. Oturmaktan tutulan ayaklarını güçlükle hareket ettirip kalktı kanepeden. Feray'ın henüz gelmeyeceğini bildiğinden Leyla olduğunu düşünerek açtı kapıyı. Ancak gelen ne Feray 'dı ne de Leyla.
"İyi günler efendim" diyerek karşısında dikilen bu aralar evin içinde sık sık adını duyduğu Yekta'ydı.
"Buyur oğlum, hoşgeldin." diyerek genç adamın gözlerine baktı.
"Hoşbuldum Fatma Teyze. Nasılsın?" diyerek eline uzandı yaşlı kadının. Öpüp alnına koyması pek hoşuna gitti Fatma Hanım'ın. Saygılı, efendi bir genç adamdı Yekta. Kızının elinden tutmuş, yüzünü güldürmüştü ya bambaşka bir yeri vardı onun için.
"İçeri buyrun Yekta Bey oğlum. " diyerek kapıyı ardına dek açtı.
"Rahatsız etmeyeyim, ben Feray'ı görmeye gelmiştim. Sergiyle ilgili konuşacaklarım vardı. Cep telefonundan aradım ama açmadı." derken bakışları evin içini görebilecekmiş gibi koridorda dolandı.
"Feray kafeye gitti bir saat önce. Nebahat Hanım rahatsızlanmış, Cenk arayıp birkaç saat yardım edebilir mi diye sordu. Feray da başka işi olmadığı için gitti. Kafe yoğunsa bakamamıştır telefonuna." Yekta'nın bakışları bulutlanır gibi oldu.Feray arkadaşı olduğunu söylese de huzursuz oluyordu Cenk'in adını duyduğunda.
" Anladım." dedi hayli kısık sesiyle.
"Leyla da yok herhalde?"
"Yok ama birazdan gelir o."
" Alp, Feray'la konuşmak için geleceğimi biliyordu. Leyla ile imzalamam için evrak gönderecekti, kendisi geç dönecekmiş eve. Sakıncası yoksa bekleyebilir miyim?" İçinden hemen kafeye gidip Feray'ı görmek geçse de aklına gelen fikirle anlık bir yalan uydurdu Yekta. Fatma Hanım'a yalan söylemiş olmaktan utanç duyuyordu ama belki geçmişle ilgili birşeyler öğrenebileceğini düşünmüştü. Bu arada yalanının ortaya çıkmaması için de Alp'e hızlıca bir mesaj yazmalıydı.
"Tabii bekleyebilirsin, buyur oğlum." diyerek kapıyı geçmesi için açan Fatma Hanım'ın yanından geçerek oturma odasına girdi. Bu eve sadece bir kez Leyla fenalaştığında gelmişti ama evin planı Alp'inkiyle aynı olduğundan odaların yerini tahmin edebiliyordu.
"Beklerken çay içer misin Yekta Bey oğlum? Ya da kahve?"
"Hiç zahmet etmeyin Fatma Teyze. İş yerinde bütün gün içiyoruz zaten. "
"Aşlama yapmıştım. Ondan getireyim o zaman bu sıcakta soğuk soğuk iyi gelir. Daha evvel içmemişsindir, buralarda pek bilinmez herhalde." Yekta , Fatma Hanım'ın birşey ikram etmeden içinin rahatlamayacağını düşünerek başını olumlu anlamda salladı. Hemen sonra aklına birşey dank etti. Aşlama Adana'nın meşhur bir içeceğiydi. Meyan kökünden yapılırdı ve her bölgede bilinmezdi.
Yaşlı kadın mutfağa gittiğinde konuya nereden girmesi gerektiğini düşünmeye başladı Yekta. Fatma Hanım'ı hem huzursuz etmek istemiyordu hem de ondan şüphe duymasını. Feray herşeyi öğrenmeden önce kendisi ne kadar çok bilgi edinebilirse hem onu ve annesini amcasından koruması daha kolay olabilir hem de Feray'ı kaybetmemenin bir yolunu bulabilirdi. Feray'ın kendisi ve annesi için tehlike sezdiği an kaçıp gidecekmiş gibi bir his vardı içinde çünkü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERAY
General Fiction"Gitme sana muhtacım, gözümde nursun, başımda tacım, muhtacım. Beni öldür öyle git, yaşamak için senin sevgine muhtacım." "Muhtacım" tek kelime ne de güzel anlatır insanın içini. Nasılda kalbini göğsünden söküp verir karşısındakinin ellerine. Nasıld...