3. BÖLÜM

402 33 12
                                    

Feray, tuvalden başını kaldırdığında neredeyse gün aydınlanmak üzereydi. Resim yapmaya başladığında zamanı unutur, bazen tüm gecesini bazen de tüm gününü resminin başında geçirirdi. Yemek ve su bile aklına gelmezdi çoğu zaman. Ağrıyan boynunu esneterek eliyle ovdu. Oturduğu tabureden kalktığında belinin de ağrıdığını farketti. Yavaş adımlarla yatağına yürüyüp, üzerini bile değiştirmeden kendini yatağın üstüne attı. İki saat uyusa yeterdi Feray'a, o kadar çok uykusuz gece geçirmişti ki alışmıştı artık az uyumaya. Gözlerini kapatırken aklı bomboştu.

İki saat onbeş dakika sonra gözlerini açtığında hemen telefonuna uzandı. Planladığından biraz fazla uyumuştu. Kalkıp kahvaltı hazırlamalı ve annesine ilaçlarını içirmeliydi. Dün gece bu konuda daha dikkatli olmaya karar vermişti. Annesine kalınca hep unutuyor sonra da hastalanıp ödünü patlatıyordu. Bir kayıp daha vermek istemiyordu Feray, birine daha dayanamazdı.

Önce banyoya girerek kısa bir duş alıp dünden üzerinde kalan  kıyafetlerini değiştirdi. Çene hizasındaki kısa saçlarını tarayıp eliyle şekil vererek kendi haline bıraktı. Odasından çıkıp mutfağa girdiğinde ise annesinin sofrayı hazırladığını görünce olduğu yerde donup kaldı. Bir yıldan sonra annesi ilk kez camın önündeki kanepede oturmaktan başka birşey yapıyordu. Gözleri dolarken aynı anda yüzüne geniş bir gülümseme yerleşti Feray'ın. Hızlı iki adım atarak kollarını annesine dolayıp yanaklarına öpücükler kondurdu.

"Günaydın Zeynep'im." diyen annesiyle bir kez daha şaşırdı. Babasının ona koyduğu, değiştirmeden önceki adıydı bu. Yıllarca duymamıştı ne annesinin ne de abisinin ağzından. Yeni ismine alışabilmesi için söylemediklerini biliyordu. Adını değiştirdikleri ilk zamanlar zorlanmıştı ama sonra o da alışmıştı Feray ismine. Unutmasa da zihninin çok gerilerine saklamıştı Zeynep'i.

"Günaydın anne." dedikten sonra kollarını annesinden çözüp gözlerinin içine baktı.

"Zeynep dedin bana?" diye sordu. Fatma Hanım burukça gülümseyip kızının yanağını okşadı.

"Gece babanla abin girdi rüyama. Baban sana iyi bakmamı söylerken Zeynep'im dedi senin için. Adını o koymuştu. Çok mutlu olmuştu seni kucağına aldığında. O yüzden sana Zeynep demek geldi içimden. Ama sadece yalnızken derim güzel kızım. Başkasının yanında yine Feray derim. "diyerek açıkladı annesi. Feray da annesi gibi tebessümle karşılık verdi. İçi burkulmuştu babası ve abisinin bahsi geçince. Öyle çok özlemişti ki ikisini de.

" Nasıl istersen öyle de anne. Yeter ki yüzün hep şimdiki gibi gülsün. " dedi.

" Hadi fazla gevezelik ettik, kahvaltımızı yapalım da Yusuf Efendi'yle konuşalım senin işi. " diyerek sofraya oturdu Fatma Hanım. Feray da annesinin karşısına oturarak önündeki kahvaltılıklardan yemeğe başladı.

**********************

Öğleden sonra Yusuf Efendi gelmiş, konu etraflıca konuşulmuştu. Yeğeni, Alp Soysal, İstanbul'da tanınmış bir avukattı ve gerek sanat camiasından gerekse siyasi çevrelerden bazı tanıdıkları vardı. O tanıdıklarından biri de sanat galerisi olan, hukuki işlerini kendisinin yaptığı bir ahbabıydı. Adamın asıl işi başkaydı ancak bu alanla da resme ilgisinden dolayı alakalıydı. Yusuf Efendi bu kısımları pek bilmediğinden Alp'in daha detaylı anlatacağını söyleyerek daha fazla birşey söyleyemedi. Ancak yeğeninin çok dürüst ve güvenilir biri olduğunu, onun kuracağı bağlantılara da gönül rahatlığı ile güvenebileceğini ekledi.

Fatma Hanım ve Feray göz göze geldiler, ikisi de bir süre birşey söylemediler. Düşündükleri yüz ifadelerinden açıkça okunuyordu. Feray daha çok kararını vermiş de annesinin ağzından çıkacakları bekler gibiydi. İçi pır pır ediyordu genç kızın, hem korkuyor hem de bu fırsatı değerlendirmek istiyordu. Birkaç dakika sonra Fatma Hanım konuşacağını belli edercesine kıpırdandı oturduğu yerde.

FERAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin