11. BÖLÜM

290 32 42
                                    

İki gününü ne çizeceğini düşünerek geçirdi Feray. Tuvalin başına gidip fırçasını eline her aldığında yine aynı renk canlanıyordu beyazın üzerinde. Bazen biraz açığı bazen biraz koyusu... Takıntılı biri olduğunu düşünmeye başlamıştı ki, gün içinde iki üç kez yanına uğrayan Yekta ile yaptıkları son konuşma hem rahatlamasını sağlamış hem de başka korkular ekmişti yüreğine genç kızın.


"Her insanın bir favorisi vardır Feray. Kiminin ağaçlar, kiminin çiçekler kiminin insanlar ve kiminin de senin gibi deniz. Sahil kasabasında doğup büyüdüğün için belki de aklına ilk gelen denizi resmetmek oluyordur. Endişelenme, değişik mekanlar gördükçe ve içindeki baskın hislerinden başka duygular keşfettikçe çizdiklerin ve renklerin değişecektir." dedikten sonra birkaç saniye genç kızın gözlerine dikmişti bakışlarını. Kurduğu cümlelerin içinde imalar vardı, Feray'ın cevaplamasını istediği sorular... Ama Feray bunları anlamazlıktan gelerek değişik mekanlar, başka duygular sözlerine tutundu.

"Evet , haklısınız şehirde biraz dolaşma fırsatı bulabilirsem eğer çizecek farklı birşeyler aklıma gelebilir." dedi. Yekta, bir süre daha genç kızın gözlerindeki arayışını sürdürdükten sonra istediğini alamayacağını anlayarak geri adım attı ve Feray'a bir tavsiyede bulundu.

"Fotoğraf makinan varsa eğer resmini çizmek istediğin yerin fotoğrafını çek. Bu işini kolaylaştıracaktır. Ve bunu en kısa zamanda yapsan iyi olur, yoksa resimlerin sergiye yetişmeyecek, ortağından azar işiteceksin." Son sözlerini gülerek dile getirmişti Yekta ve Feray'ın gülmesine neden olmuştu.Genç kızın gülerken kısılan gözleri, dudaklarının tatlı kıvrılışı farkında olmadan mest etmişti Yekta'yı. Gülümsemesi solup derinleşmişti bakışları genç adamın ve Feray yine aynı bakışlara hapsolmanın korkusuyla kaçırmıştı gözlerini.

"Fotoğraf makinam yok ama en kısa zamanda edinirim bir tane. Ve resimleri sergiye yetiştireceğim. Patronumdan azar işitmek istemem." demişti. Yekta'nın bir anda değişen yüz ifadesiyle Feray da ciddileşmiş yanlış birşey söyleyip söylemediğini sorgulayamadan genç adamın sözleriyle şaşırmıştı.

"Ben senin patronun değilim Feray, sen de benim çalışanım değilsin. Sonuçta burada maaşlı çalışmıyorsun. Beraber ortak bir iş yapıyoruz değil mi? Benim yaptığım sadece, olanaklarımdan senin de faydalanmanı sağlamak. Başka birşey değil." Yekta'nın haklı sözleri karşılığında sadece başını sallayarak onay verebildi Feray. O hiç böyle düşünmemişti. İşi ve olanakları sağlayan Yekta olduğu için onu patronu gibi görmüştü. Ortak daha mı iyi hissettirmeliydi bilemedi ama duyduğu sözler birşeyi farketmesini sağlamıştı. O da sergi bittiğinde ortaklığın da biteceği ve Yekta'yla yollarının ayrılacağıydı. Bir anda içinde birşeyler allak bullak oldu. Bakışlarından korktuğu bu adama karşı mesafeli durmaya çalışırken, birkaç ay sonra tamamen uzaklaşacak olmaları huzursuz hissetmesine neden olmuştu Feray'ın. Genç kız içindeki karmaşayı çözemeden tekrar sesini duydu Yekta'nın.

"Bir de, fotoğraf makinası almana gerek yok, burada kullandıklarımızdan ayarlarım sana bir tane."diyerek çıkmıştı, ne zaman yanına gittiğini göremediği kapıdan.

İşte o günden beri, tam üç haftadır elinde fotoğraf makinası galeriye gidip geldiği yollardaki ve Leyla'yla gezdiği yerlerdeki hoşuna giden her mekanı, her manzarayı ve insanları fotoğraflamaya başladı. Bu sayede iki resim bitirebildi. Yeterli değildi tabii ki, daha fazlasına ihtiyacı vardı. Bir de iş bulması gerekiyordu. Her gün galeriye gidip gelirken yola harcadığı para, mutfak masrafı derken ellerindeki az miktardaki para da bitmeye yüz tutmuştu. Üstelik evin kirası da vardı. Hazıra dağ dayanmaz derler, onlara da dayanmayacaktı ellerindeki para, orası belliydi.

FERAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin