4

14.6K 861 440
                                    


 "Çiçek gibi tazecik, kıymetli bir tanecik, ana sütü gibi tertemiz, dudu dudu dilleri lıkır lıkır içmeli, gözleri derya deniz." Yaklaşık bir doksan santim ve yüz otuz kilo olan çocuk diline nereden dolaştığını anlamadığı şarkıyı söyleyerek avının olduğu yere doğru keyiflice gidiyordu. Yüzünde memnun bir gülümseme vardı. Kendisinden bir hayli minik olan çocuğu döveceği için gram vicdan azabı hissetmiyordu. Kızları bile yeri geldiğinde itip kakmışlığı vardı gidip bir erkeğe acıyacak hali yoktu.  

 Normalde yeni gelen birini bu kadar çabuk dövmezdi. Genelde gelenler, Eftal hakkındakileri bir yerden veya birilerinden duyar ve ona mümkün oldukça bulaşmazlardı. Fakat yeni gelen çocuğa kimse bir şey anlatmamış olmalıydı. Bu kadar cesaretin başka bir açıklaması olmazdı. Yeni geldiği için normalde bir iki yumrukta serbest bırakması gerekirdi ama dünki konuşmalardan sonra artık bunun bir mümkünatı yoktu. 

 Dersleri boştu. Diğer herkes sınıfta goy goy yaparken Mutlu ona mesaj atıp arkaya çağırmıştı. Eftal itiraf etmişti ki çocuğun gözü karalığı etkileyiciydi. Gerçi buna aptallıkta diyebilirdi. Sanırım aptallık demeyi seçecekti. 

    Okulun arkasında kameraların olmadığı yerde oturan minyon tipli çocuğa baktı. Geldiğini henüz farketmemiş olmalıydı. Tam bir muhallebi çocuğuna benziyordu Mutlu ona göre. Kısacık kesilmiş açık kumral hatta sarı olan saçları beyaz teni çilleri ve yeşil gözleri ile fazlaca saf ve masum duruyordu. Üstelik bir yetmiş boyu ve cılız bir bedeni vardı. Eftal onu tek yumrukta bayıltacağına emindi. 

  "Selam." Dedi yanına yaklaştığında çocuğun. 

  Mutlu gelen sesle önce irkilsede belli etmemeye çalıştı. Ondan korkmuyordu. Bu yüzden karşısında eğilip büzülmek yapacağı son şey bile değildi. "Selam." Diye cevapladı ve tam karşına geçti. Onu yenemeyeceğini biliyordu. Onun hakkında her şeyi duymuştu ama yine de bu pes etmesi için yeterli değildi. Asla kabadayı ve zorbalara pabuç bırakmamıştı. Doğuştan savaşçı bir ruha sahipti.

 "Seni az döverim eğer benden özür dilersen." Eftal sırıtarak konuştuğunda, Mutlu çok belirgin olmayan sağ kaşını kaldırdı. "Ben özür dilemekten gocunmam fakat bir suçum yokken neden özür dileyeyim?"

   Eftal derin bir nefes aldı. "Ağzın oldukça iyi laf yapıyor. Sınıf konuşmasında söylediklerini unuttun mu yoksa?" Bu çocukla uğraşması onu yorsada keyif aldığı inkar edilemezdi. Normalde etrafında kimse ona bu şekilde cevap verip sinirlerini bozamazdı.

 "Unutmadım. Ne sana dediklerimi ne de senin dediklerini unutmadım. Benden özür dilemesi gereken sensin. Fakat bunu çocuk kavgasına dönüştüremeyecek kadar meşgulüm. Bir an evvel başlayalım." 

 Eftal yürek yemiş çocuğun karşısında kahkahasına engel olamadı. Bir adım çocuğa yaklaştı. Bununla birlikte çocuğun yumruklarını sıkıp saldırmaya hazırlandığını gördü. İkisi de yumruklarını havaya kaldırdığında kazanan çoktan belliydi. 

 Mutlu'nun hiç bir yumruğu karşısında ki iri çocuğa ulaşmazken dudağında yanağında ve gözünde zonklama hissediyordu.  Zaten ona karşı bir şansı olmadığını biliyordu ama bu kadar kötü olacağını düşünmemişti. En azından bir iki tekme ve yumruğun ona isabet edeceğini düşünmüştü fakat karşısındaki iri kıyım çocuğun boksör olduğunu sağ gözüne yediği yumruktan sonra anlamıştı. Muhtemelen ağır siklet olan bir boksörle kavga ediyordu. Yine de öyle kolayca pes edemezdi.

  Eftal hala ayakta duran çocuğa bakıp "Eğer bana bir kere olsun vurmayı başarırsan sana saygı duyar ve erkek olduğunu kabul ederim." dedi. Çocuğun azmi hayranlık vericiydi. Hala ayakta durması bile saygı duyması için yeterliydi lakin Eftal tam bir şeref yoksunu olduğu için kedinin fare ile oynadığı gibi yeni çocukla oynamak istiyordu. Onun kendisine vuramayacağının farkındaydı. Çocuk dövüşmeyi biliyordu ama Eftal bir profesyoneldi. Elbette bu olanlar antrenörünün kulağına gittiği anda lisansının iptal olacağını biliyordu ama kimin umurundaydı ki! 

  Mutlu bunun üzerine kolunun tersi ile ağzına doğru akmaya çalışan kanı sildi. Ağzına dolan kanın metalik tadı çoktan midesini bulandırmaya başlamıştı. Ayaklarında pek güç kalmamıştı. Şerefsiz bacaklarına da çalışmıştı. Ona en azından bir kere vurmak istiyordu. Bunu başarabileceğine inanıyordu. 

**

 Sınıfta oturan gençler boş dersin tadını sonuna kadar çıkarıyordu. Hepsi telefonlarından sosyal medya hesaplarında gezmekten başka bir şey yapmıyordu. Sınıfta ki iki kişinin eksikliği bu yüzden hissedilmiyordu. 

 Kutay, Gazi'nin omuzuna kafasını yaslamış "Oğlum ben sıkıldım lan. Şu amına kodumun telefonlarını bi bırakın." dedi. Boş derslerde haylazlık yapmayacaklarsa ne diye öğrenciydiler anlamıyordu. 

 "Berkan sikicem ha! Düzgün oynasana kardeşim!" Yasin elinde telefonu sinirle söyledi. 

 Berkan gözünü telefonun ekranından ayırmadan "Bana her kardeşim dediğinde kalbim sızlıyor be Yasinim." dedi. Bununla birlikte Yasin'in kalesine bir gol daha atmış ve oyunu bitirmişlerdi.

 "Sikeyim oyununuda seni de!" Berkan her zaman ki sululuklarını yaptığı için dikkatini oyuna verememişti. Şerefsiz sıranın altından sürekli bacağını okşuyor ve dikkatini dağıtıyordu. 

 "Beyler bir şey diyeceğim. Bu biraz acil olabilir." Kutay'ın endişeli sesi ile Yasin, Berkan'a sövme işine biraz ara verdi. 

 "Eftal yok ve daha önemlisi Mutlu da yok." 

  Sınıfın bütün erkekleri kapıdan dışarıya koştu. Hepsi ikilinin nerede olduğunu biliyorlardı. 

 Okulun arkasına geldiklerinde Eftal'in omzundaki ağzı burnu kan içinde ki çocuğa bakakaldılar. Hepsinin korktuğu olmuştu. 

 "Oğlum sıçtık lan. Hatta topluca yarrağı yedik. Eftal, Mutlu'yu öldürmüş. Cesetten kurtulmaya çalışıyor!" Kamil korkuyla söylediğinde diğer herkes buz kesmişti. 

 "Çirozu hastaneye götüreceğim. Müdür sorarsa söylersiniz. Yardım edin de demirlerden aşalım." Eftal yanlarından geçerken hepsi ağzı açık ona bakıyorlardı. 

 "Abi denize atsan daha iyi değil mi?Ölmüş çocuğu ne diye hastaneye götürüyon?" Kamil tekrar konuştuğunda "Bu kadarcık şey beni öldürmez." Mutlu ona cevap verdi.

 Hiç biri ne olduğunu anlamamıştı.  Eftal'in sırtındaki çocuğun ne diye sırıttığını ve Eftal'in neden gülümsediğini anlamamıştı. İkisininde deli olduklarını biliyorlardı ama zır deli olduklarını yeni kavrıyorlardı. 

"Hadi lan dikilip durmayın. Yürüyün!" Eftal söylediğinde onun dışında daha yüksek bir ses duyuldu. 

 "Hepiniz olduğunuz yerde durun yoksa hepinizi okuldan atarım!" 

 "Aşkım şimdi sıçtık!" Berkan, Yasin'e iyice sokulup söyledi. Gerçekten başları daha büyük bir belada olamazdı. 

***

Kamu spotu: Beklenmedik olaylar beklenmedik sonuçları da beraberinde getirir. Umudunuzu yitirmeyin.

Şiş-Man ve ÖfkeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin