38

6.7K 383 190
                                    


 Selam canikolar!

 Yine "Ben ne yazdım yaa?" diye yazdığım bir bölümle karşınızdayım. Lafı çok uzatmak niyetinde değilim sadece küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Malumunuz çok da mükemmel olmayan bir sitede mükemmel olmayan kitaplar yazıyoruz ve okuyoruz. Bu zamana kadar kalite vadetmedim. Oraya buraya kitabımı okuyun da demedim. Zaten iletişimde olduğum pek kimse de yok burası için söylüyorum tabi. Sırf eğlendiğim için yazıyorum. Amacım yazar olayım, bir kazanç elde edeyim değil. Siz de okuyorsunuz ve yorum yapıyorsunuz bunlar beni mutlu ediyor elbette, tek kazancım bu. Yalnız bazılarınız katılarak güldüğü şeylere aradan zaman geçince bu ne amk, ben ne gerizekalıymışımda bunu okumuşum gibi yorumlar yaptığını gördüm. Kendilerinin farklarında olmaları da güzel. Beğenmek zorunda değilsiniz, fikriniz de değişebilir ama hakaret edemezsiniz. Önce kendi benliğinizi oturtmak için daha faydalı kitaplar okumayı deneyin. Kalkıp buralarda çok mükemmel şeyler aramayın. Yok mudur, vardır elbette onları okuyun sadece. Zaten bir iki bölümde neyin ne olduğu anlaşılıyor.

 Lafı çok uzatmayacaktım sözde... Benim kitaplarım ben eğlendiğim ve siz eğlendiğiniz için varlar. Olmasalar hayatınızda bir şey eksilmez. Buna göre okuyun yada lütfen OKUMAYIN! Kimsenin nazını çekecek naiflikte bir insan değilim. :)

Son olarak karakterler için seçtiğim insanlar ada hakaret içeren yorumlar yapmayın, kalbinizi kırarım. Etrafta bir sürü kusursuz güzellikte insan varda biz mi göremiyoruz? Hayalinizde oluşturduğunuz profil ile benim düşündüğüm profil uyuşmayabilir. Bunu anlarım. Bu yüzden ona göre fikir belirtin benim düşüncem deyip kimseyi aşağılayamazsınız. 

 Buraya kadar okuyanlara teşekkür ederim gerçekten. Keyifli okumalar...

*

 Dünyanın tamamın durduğu zamanlar olurdu. En azından size öyle gelirdi.  Ama romantik bir giriş olarak algılamayın bunları. Çünkü değil. Gerçi beş dakika kadar önce oldukça romantikti diyebiliriz ya da boş verin, tamamen hormonları burnundan fışkıran iki ergen delikanlı basılma ihtimallerini düşünmeden hunharca öpüşüyorlardı, bir birlerine sürtünerek. Konuya gelecek olursak öpüşmelerinde sorun olmasa bu olayı salonda yapmaları bir hayli sorundu. 

 Bazen eylemlerimizin sonunu düşünmek cidden hayati önem taşıyordu. Zira Eftal ve Mutlu bunu o kadar da önemsememiş olacaklardı ki Eftal'in çok sevgili annesi Yıldız hanıma yakalanmışlardı. Yazık. 

  İki gencin bakışları yerdeydi. Eftal içinden küfür ediyordu. Annesinin bugün eve gelmeyeceğinden emindi. O yüzden davet etmişti sevgilisini eve. Mutlu ise kendini hazırlıyordu. "Oğlunuz ve ben birbirimize çok aşığız. Allah'ın izini ile evlenmeyi bile düşünüyoruz!" gibi bir konuşma başlatmayı geçirdi aklından. Ama cümlenin ironikliği sağ olsun hemen vazgeçti. Şükür.

  Yıldız hanım ise sinirden köpürüyordu ama yapısı gereği duygularını dışa vurmazdı. Sakin kalmak için derin nefes aldı ve "Şimdi de gey olmaya mı karar verdin, ilgi çekmek için?" diye sordu oğluna. 

 Mutlu sevgilisinin yumruklarını nasıl sıktığını gördü. Eftal'in annesi ile pek geçinemediğini o da biliyordu. 

 Yıldız hanım ise gece gibi siyah saçlarını geriye attı. "Cevap vermeyecek misin? Daha ne kadar bu akıl almadık saçma sapan davranışlarla karşımda duracaksın? Senin iyi yapabildiğin, işe yaradığın herhangi bir şey var mı bu hayatta? Ne için ne de dışının bir güzelliği var. Hayır madem kendine çeki düzen veremiyorsun neden bizi yoruyorsun? Senin yaşamak için bir nedenin var mı?" 

 Mutlu donmuştu. Bir anne çocuğu ile nasıl böyle konuşabiliyordu. Sesi buz gibi olan kadın hiç teklemeden, tereddüt etmeden oğluna yaşamaması gerektiğini söylemişti. Eftal hep bunları mı yaşıyordu? Bunca zamandır bu kadın ona psikolojik şiddetin babasını uygularken neden bu koca evde kimse ona engel olmuyordu?

 "Cevap ver!" 

  Mutlu tekrar kadının sesini duyunca kafasını kaldırdı. O neden mahcup oluyordu ki! Onun utanması için bir sebep yoktu. Eftal'in de öyle...

 "Sizce de biraz fazla abartmıyor musunuz? Karşınızda ki sizin oğlunuz ve sanırım öz!" Sesi en az kadın kadar soğuktu. 

 Yıldız'ın tüm dikkati şu an Mutlu'nun üzerindeydi. "Sana konuşabilirsin dediğimi hatırlamıyorum çocuk!" Bakışları tekrar Eftal'e yöneldi. 

 "Böyle bir saçmalık için sizden izin alacak değilim.  İstediğim zaman konuşurum."

  "Burası benim evim ve ne zaman kimin ne konuşacağına ben karar veririm!" 

Mutlu derin bir iç çekti. "İğne ve iplikle bir de ağzımızı dikin!" 

 Zavallı Eftal ise Mutlu'nun bu çıkışına oldukça şaşırmıştı. Şu an tek düşündüğü iki şeytanın kapışmak üzere olduğu idi. 

 "Defol evimden!" 

"Kusura bakın ama anneliğiniz gibi karakteriniz de berbat. Kişisel gelişiminizi hala tamamlayamamışsınız ve acısını da oğlunuzdan çıkarıyorsunuz. Size tavsiyem Eftal ile uğraşmak yerine bir uzmandan yardım almanız. Ah bir de ben oğlunuzu çok seviyorum. Onu ayartan ve onunla birlikte olmak isteyende benim. Siz ne derseniz deyin benim onu bırakmak gibi bir niyetim yok. Bu yüzden boşa uğraşıp sevgilimin canını sıkmayın." Mutlu ayağa kalkıp içinde ki her şeyi kustu. Karşısında ki kadının kaşı seğiriyor ve elleri titriyordu. Kendisini zor tuttuğu belliydi.  Sırıtıp Eftal'i de yanında çekiştirdi. "Eğer tavırlarınıza çeki düzen vermezseniz onu sizden tamamen alırım. Hadi gidelim."

 İkisi evden çıktılar.

 Eftal hala bir şey söylemiyordu. Bir süre yürüdükten sonra Mutlu kendini yere bıraktı. "Ne bok yedim ben?! Kendimi tutamayıp kaynanama bir sürü hakaret ettim. Beni sevmeyecek asla! Beni beni damadını..." 

 Eftal ise yerde dizleri üzerinde oturan çocuğa baktı. Etraftan geçen herkes onlara bakıyorlardı. Kahkaha atmaya başladı. 

 Mutlu onun neye güldüğünü anlamıyordu. Bir aile faciasına neden olmuştu ve sevgilisi çok iyi bir şeymiş gibi gülüyordu. 

 "S-sen onun suratını gördün mü?"  Eftal kahkahalarının arasında sordu. Şimdi o da Mutlu gibi yere çökmüştü.

 "Gülme lan! Oğlum annen o senin annen! Neler dedim. Ya sana bir şey yaparsa?" Mutlu panikle konuşmaya devam etti. Beyni çözümler üretmeye çalışıyordu. "Bir süre bizde kalmaya ne dersin? Babana falan derse olay büyür." 

"Merak etme kimseye bir şey diyemez ve bir şey yapamaz." Eftal kollarını geriye uzatıp bulutlu gökyüzüne baktı. 

 "O ne demek? Nasıl bir şey yapamaz ya seni babana söyler ve dayak yemene neden olursa? Ya sana yemek vermezler ve aç susuz bırakıp Mutlu'dan ayrıl diye baskı yaparlarsa? Ya bana gelip para teklif ederlerse ve ya annemi işten attırıp, evimizden kovdururlarsa ne yaparız?" 

 "Altı sezonluk entrikalı dizi mi bu? Sen sıkma canını. Annemle bir anlaşmamız var o yüzden bir şey yapmaz merak etme." 

 Mutlu sakinleşmek için derin nefes aldı, çok heyecanlıydı. "Ne anlaşması?" 

 "Bunu sana daha sonra söylemeyi planlıyorum." Eftal istifini bozmadan söyledi. İkisi de kaldırımda saçma sapan oturuyorlardı. 

 "He, anladım. Sana yumruk atasım geldi şu an yalnız." Sesi sakindi ama gerçekten de yumruk atmak istiyordu. 

Eftal ise hala gökyüzüne bakarken "Yok, savaşmayıp sevişeceğiz dedik ya." dedi sakince. 

"Doğru. O zaman bize gidelim. 

"Olur. götüm donmuştu zaten burada oturmaktan." 

Mutlu ayağa kalkarken sırıtıp "Ben ısıtırım." dedi. 

***

Kamu spotu: Her canlı bir bireydir. Buna göre yaklaşım sergilerseniz insan olduğunuzu belli edersiniz. 



Şiş-Man ve ÖfkeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin