'EVET,
" Nasıl?" diyebildim.
'Bilmem' der gibi dudağını sarkıttı. Gülümsemesi genişlemişti.
Park yeri görmüş olmalı ki arabayı yavaşlatıp sağa döndürdüğünü hissettim.
Arabadan inene kadar konuşmamıştık. İndiğimizde de sadece, " Gel." demişti.Peşinden, çok büyük bir ihtimalle seneye bu zamanlarda benim de içinde okuyacağım üniversiteye girdim.
Görüşmeyeli daha bir büyümüştü sanki.
Sakince - en azından ben dışardan öyle görünmeyi umuyordum- yürüdüğümüz sırada bir dönemece geldiğimizde sessizliğimizi o bozdu. " Senin bölüme mi gidelim önce?"
" Olur," diye mırıldandım ve okulun büyük bahçesinde, tabelalar yardımıyla ilerlemeye başladık.
" Denemelerde kaç yapıyorsun?" demişti bir süre sonra. " Gerçi benim zamanımın sınav sistemiyle seninki farklı."
Omuz silktim. " Şimdilik burayı kazanmama yetecek kadar iyiyim."
Aynı zamanda etrafı incelemekten kendimi alamıyordum. " Sen nasıl çalışırdın?" diye sordum bu sırada, ona bakmadan.
" Son senemde çok çalıştım onun dışında pek çalıştığımı hatırlamıyorum." dedi. Sesini duyunca onu izleme isteğiyle ister istemez onun tarafına dönmüştüm.
Çok hoştu aslında.
Gerçekten hoştu.
Dudakları, kaşları, gözleri -aslında gözlerinden çok bakışları- çok hoştu.
Neden sevgilisi yoktu ki?
Ya da var mıydı?
Varsa benimle ilgilenmezdi değil mi? O kadar adi bir tipe benzemiyordu.
Peki benimle ilgilendiğini nereden çıkarmıştım?
Yani o kadar şey yapmıştı ama ya sadece tek amacı beni yatağa atmaksa ne yapacaktım?
Buraya gelmekle hata mı etmiştim?
Bu arada gözleri çok güzel değil miydi?
" Eylül beni dinliyor musun?" dediğinde onu ancak duyabilmiştim.
Bir, " Hı?" çıktı ağzımdan.
Dudakları bastırılmış bir gülüşle kıvrıldı.
NE OLUR NE DÜŞÜNDÜĞÜMÜ ANLAMASIN, diye geçirdim içimden.
" Ne düşünüyordun?" diye sordu neyse ki. " Çok ihtimal var. Çözemedim."
Gözlerimi ondan çekip önüme baktım. " Hiç, öyle dersler falan işte, dalmışım." dedim umursamaz bir tavırla. " Kusura bakma sen ne diyordun?"
Birkaç saniye duraksamasının ardından konuştu ama ben o duraksamanın bana inanmadığını belli ettiği bir hareket oldığunu anlamıştım. " Diyordum ki, sürekli çalışanlar bana çok aptal gelirdi. Lise zamanımda daha çok yeni şeyler okudum. İlgimi çeken şeyleri eksiksiz öğrendim ve kendimi geliştirdim. Ve bu, onların boşa harcadığı dört seneyi benim bir senelik çalışmamla geçmemi sağladı." Sessizce ve inanın bütün ilgimle onu dinliyordum. Sesi uyuşturucuydu.
" Sen?" dedi bir süre sonra. " Sen liseyi nasıl geçirdin?" Duraksadı. " Daha doğrusu geçiriyorsun? Bazen benden küçük olduğunu unutuyorum." Sinir bozucu bir şekilde güldü.
Onu umursamadan sorduğu sorunun cevabını düşündüm. Tabii ki tek bir isim canlanıyordu aklıma.
Lise deyince zihnimde, sadece ve sadece neon harflerle yazılmış koskoca bir 'KAAN' görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)
Teen Fictionrüzgar.kargın: heyecanlanınca güzel oluyorsun biliyor muydun? Diyecek bir şey bulamayarak telefonla bakışmaya devam ettim. Yüzüm yanıyordu. rüzgar.kargın: Vazgeçtim rüzgar.kargın: Hem utanıp hem heyecanlanınca çok daha güzel oluyormuşsun. Anında k...