☆14☆

30.3K 1.1K 181
                                    

'SİKTİR,

ILGAZ'DAN:

Rüzgâr'ın sinirle iç geçirmesi kulağıma doldu.

" Nasıl buldun? Yarası falan var mı? Neredesiniz?"

" Serdar'ın doğum günündeydim." dedim. " Tam gidiyordum baktım biri bağırıyor. Sonra buldum onu işte. Hiçbir şey söylemedi. Yarası olup olmadığını bilmiyorum. Taksideyiz şimdi, benim eve götüreceğim. Sabaha daha iyi olur belki."

Kız sesimi duymasın diye en kısık tonda konuşuyordum. Hıçkırıklarıyla karışmış ağlaması taksicinin pek umrunda değildi.

" Benim de kafam çok bozuk." diye mırıldandı Rüzgâr. " Ben de geleyim belki bir yardımım dokunur."

" Gel," dedim. Tek başıma nasıl hallederim bilmiyordum.

" İyi görüşürüz o zaman evde."

" Görüşürüz." dedim ve ardından kapattık. Gözlerim istemsizce kıza kaydı.

Bacaklarını kendine çekmişti. Şimdi minicik görünüyordu. Arada sokak lambasından vuran ışıklarla yüzünü seçebiliyordum. Gördüğüm kadarıyla makyajı yanaklarına akmıştı ve gözleri sımsıkı kapalıydı.

İçimdeki kötü hisle derin bir nefes alıp verdim. Neler hissettiğini tahmin bile edemiyordum.

Eve yaklaştığımızda onu korkutmadan nasıl konuşabileceğimi düşünüyordum. Araba durduğunda sonunda sesimi çıkarabildim.
" Eve geldik. Seni taşıyayım mı yoksa inebilecek misin?"

Tepki vermedi. Artık hıçkırmayı da bırakmıştı. Sadece gözlerinden yaşlar birbiri ardına süzülmeye devam ediyordu.

Kuruyan dudaklarımı yaladım ve ona bakmayı bırakıp taksiciye parayı ödedim. Arabadan inip onun kapısını açtım. Hava iyice soğumuştu.

Tostoparlak olan vücudunu kucağıma aldığımda ilk taşıdığımda fark etmediğim hafifliği kendini fark ettirdi.

Ne kadar da narin görünüyordu...

Duyduklarım ve bir de gördüklerim aklıma gelince dişlerimi sıktım. Keşke o kansızı kovalasaydım.

Kapıyı açmak biraz sıkıntı olmuştu. Kendi zorlanmamdan çok onun rahatsız olmasını sorun ediyordum. Ama o hâlâ gözlerini yummuştu. Ve bütün dünyaya kendini kapatmış bir hâli vardı.

İçeri girdiğimizde ışıkları bile açmadan onu yatağıma yatırdım. Üzerine örttüğüm battaniyeyi umursamamıştı bile.

Belki rahatsız olur diye sadece odanın gece lambasını açtım. Sesimi alçak tutmaya özen göstererek sordum. " Senin için ne yapabilirim?"

Soruma karşılık olarak bir anlığına gözlerini açtı. Kıpkırmızı olmuş koyu gözleri benimkilere çarptığında ilk hissettiğim şey göğsüme çöken ağırlık oldu.

Bakışlarında sadece hüznünü görmemiştim çünkü. Korkusunu, telaşını en çok da nefretini görmüştüm.

Neden beni bu kadar etkilemişti bilmiyorum ama bir saniye sonra gözlerini tekrar yummuş olmasına rağmen dakikalarca bakışını aklımdan çıkaramadım.

Kenara oturduğumda da, onu incelemeye başladığımda da kafamı kurcalayan tek şey o bakıştı.

Yüzünde, vücudunda, saçlarında ve diğer her yerinde bariz bir şekilde görülen temizliği ve güzelliği bu kadar büyük bir yıkıma hiç yakışmamıştı.

WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin