'SENARYO,
Daha duştan çıkmamıştım ki çalan kapıyla Stev'e seslenmek zorunda kaldım.
"Oğlum kapı çalıyor bir bakıver!"
O bana havlayarak cevap verirken hemen durulanıp bornozumu giydim ve Stevers'ün kapıyı açtığını belli eden havlaması duyuldu.
Gelen kişiyi ben gelmeden içeri sokmayacağını biliyordum. Gerekirse gelenin bacağını parçalardı ama yine de içeri sokmazdı...
Merdivenlerden ıslak saçlarımın arada damlattığı sulara aldırmadan inip Stev'e,
" Tamam, geldim." diye seslendim.Gelen kişiyse "sevgilim"di.
Böyle demek ne kadar da garip geliyordu!
" Her şeyi de biliyor yavşak." dedi Rüzgâr. " Kapıyı nasıl açtı bu?"
Gülüp Stev'in başını okşadım.
Bunu öğrenmesi için üç dört ay kadar çalışmış olmalıydık.
" İçeri de almıyor. Isırıyordu az kalsın."
Sonra durumumu fark etmiş olacak ki beni baştan aşağı süzdü.
" Ee kimin köpeği? Ben izin vermeden tabii almayacak." dedim.
Rüzgâr arkasından kapıyı kapatıp Stev'e bir bakış attı ve bilerek -ona nispet yapar gibi- dudaklarıma uzanıp elini de yanağıma koyarak beni öptü.
Biz kaptırmıştık ki Rüzgâr'ın bir " Ah!" sesiyle beni aniden bırakması bir oldu.
" Ne ısırıyorsun lan?!" diye bağırdı yanımızda kızgın bir ifadeyle bizi izleyen Stev'e.Stev de havlarcasına hırlayarak yanıt verdi.
Sesli bir şekilde gülmeye başlarken eğilip köpeğimi öptüm.
" N'apıyorsun şapşik?" Gülmeye devam ediyordum. Kıskanmış olmalıydı.
Rüzgâr, " Isırılan ben. Sevgi gösterilen o. Tamam bundan sonra ben de ısırıyorum o zaman." dedikten hemen sonra beni kendisine çekip boynumu hafifçe ısırdı.
Ben gülerken Stev'in korkutucu bir havlaması evde yankılanmıştı.
" Şş." dedim ona doğru. " Alışsan iyi edersin bebeğim." Uyarırcasına baktığımda yerine oturup bu sefer masum masum bakmaya başlamıştı.
Rüzgâr da eli hâlâ belimdeyken ona bakıp, " Ya, adam ol işte böyle. Kız benim. Sen de orada öyle izlersin." dedi artist artist.
Stev pozisyonunu bozmadan ona hırlarken sesli bir şekilde gülmeme engel olamıyordum.
Çok tatlılardı...
" Neden geldin?" diye sordum gülmem bitince.
" Seni özledim."
Tek kaşımı kaldırdım. " Ya annemler evde olsaydı?"
" Şu anda işte değiller mi? Sonra da yemeğe gidecekler hatta?"
Şaşırarak, " Sen bunu nereden biliyorsun?" diye sordum.
Güldü. " Sen söyledin."
Kaşlarımı çattım. " Ben mi söyledim?"
Başını sallarken bakışları vücuduma kaymıştı. Neye baktığına bakmak için kafamı eğdiğimde bornozumun üst kısmının fazla açıldığını gördüm ve orayı hemen tekrar kapattım.
Kaşlarını çatarak gözlerime döndü.
" Manzaramı niye kapatıyorsun?" diye sordu gayet ciddi bir şekilde. " Ayrıca üzerinde tek bir kumaşla beni karşılayan sensin." Duraksamıştı. " Sen şimdi cidden bu bornozun altında tamamen çıplaktın değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)
Teen Fictionrüzgar.kargın: heyecanlanınca güzel oluyorsun biliyor muydun? Diyecek bir şey bulamayarak telefonla bakışmaya devam ettim. Yüzüm yanıyordu. rüzgar.kargın: Vazgeçtim rüzgar.kargın: Hem utanıp hem heyecanlanınca çok daha güzel oluyormuşsun. Anında k...