'İRADE,
Telaşla arkamdaki yastığa uzanıp onu yüzüme kapattım.
Beni.
Bu.
Yatağa.
Gömmeleri lazımdı.
Bir daha bu yastığı yüzümden çekebileceğimi düşünmüyordum.
O bana ne yapmıştı?
Kendimi kaybetmiştim!
Siktir, kendimi kaybetmiştim!
" Hey," diye mırıldandığını duydum. Aynı anda yastığım yüzümden çekilmeye çalışılmıştı. " Benden utanma."
Yastık neyse ki göğüslerimi de kapatıyordu...
" Dünyada izlediğim en güzel şeydi."
Kalbim deminki olağanüstü hızına geri ulaşma yolunda adımlara başlarken kendimi boğarcasına yastığı daha çok yüzüme bastırdım.
Son anda o yüzden dudaklarını çekmişti!
Sırf beni izleyebilmek için!
Bir saniye sonra tekrar sesini duydum.
Ama bu sefer dediği şey keşke duymasaydım diyeceğim kadar utanç vericiydi.
" Ayrıca tadın çok hoş." Yastığı yüzümden onu görebileceğim kadar kenara çekerken anında ona baktım. Orta parmağının ucu ağzındaydı. " Misk gibi bir aroması var."
Siktir!
Utanca daha fazla dayanamayıp yüzümdeki yastığı hızla ona fırlattım.
Ama bu da göğüslerimin açılmasına sebep olmuştu.
Yastığı havada tutarken aç bakışları vücudumu dolaştı ve tekrar yüzüme çıktı.
Donmuştum.
Ben kollarımı aceleyle önüme koyarken bir anda beklemediğim bir şey yaptı ve tüm ağırlığını üzerime vererek çıplak vücutlarımızı birbirine sardı.
O, bana değiyor olmasıyla keskin bir nefes alırken ben altında ezilmiştim.
Bir saniye sonra o da bunu fark etmiş olacak ki üzerimden yana doğru kaydı ve aynı anda beni kendi üzerine çekti.
Şimdi yüz üstü onun üzerinde uzanıyordum. Kafam boynunun hizasındaydı ve ona baktığım için yukarıdaydı.
Gözlerinin göğüslerimde olduğunu gördüm.
Temas etmemiz zaten yeterince erotikti...
Dudaklarını yavaşça yalarken zorlanarak da olsa tekrar gözlerime baktı.
" Sütyenini giyer misin?"
İkiletmeden üzerinde doğruldum ve tabii ki bir kolumla göğüslerimi kapattım. Uzanıp yatağın kenarındaki sütyenimi aldığımda her yerim utançtan yanıyordu.
Karnına bacaklarım iki yanda bir şekilde oturduğumda elleri belimle kalçamın arasındaki bir yere gitti. Gözleriyse aynı açlıkta vücudumu tarıyordu.
Dudağımı ısırdım ve sütyenimi giyer giymez tekrar üzerine uzandım. Yüzümü tamamen boynuna gömmüştüm.
Ondan onun boynunda saklanıyordum...
Kesinlikle çok mantıklıydı.
" Böyle kaçmaya devam mı edeceksin?" demişti bir süre sonra. Elleri sırtıma çıkmıştı.
Başka şansım var mıydı ki?!
Cevap olarak yüzümü sıcak boynuna daha çok gömdüm. Bacaklarım iki yanındaydı ve tamamıyla vücuduna sarılmış durumdaydım.
" Üç gündür nerede olduğumu merak etmiyor musun?"
Duraksasam da sinirlenerek dirseğimi omzuna geçirdim.
Sahiden üç gündür neredeydi?!
Beni böyle kandırabileceğini mi sanıyordu?
Eğer sanıyorsa çok doğru bir seçim olmuştu...
" Sen gerçekten üç gündür neredeydin?!" Dayanamayıp başımı kaldırmıştım ve fazla yakın duran yüzünün hizasına getirmiştim.
Yüzümü incelerken iç geçirdi ve başını yatağa bıraktı. Onu inceliyordum ki
- daha çok sakal kısmını- başımdan tutup onu yan bir şekilde göğsüne koydu. İzlememi engeller gibi. Bunu niye yaptığını bilmiyordum." Babamı hastaneye kaldırdık."
" Ne?" derken ona bakmak için tekrar başımı kaldırmaya çalışmıştım ki izin vermeyerek kafamı göğsünde tuttu.
Hareket etmeyeceğimden emin olduğunda da her yerinden tutamlar döküldüğüne emin olduğum örgümü açıp saçlarımla oynamaya başladı.
" Neden?" diye mırıldandım.
" Çünkü iradesiz salağın teki."
Kaşlarımı çattım. " Nasıl yani?"
Derin bir nefes alıp verdiğini göğsünün hareketinden anlamıştım.
" Babam eskiden alkolikti. Kalp sorunları başladığında içkiyi bırakmak zorunda kaldı. Daha doğrusu biz ona bırakmayı zorunlu kıldık. Sigara da içmemesi gerekiyordu ama o konuda bir şey yapamadık." Duraksamıştı. " Hatta ben de bu yüzden sigaraya başladım."
Lafını bölecek gibi oldum ama bunu bana anlatmasının özel bir şey olduğunu fark edip sadece parmağımla çıplak göğsünde çizdiğim çembere odaklandım.
" Eğer alkol almaya devam etseydi -ki ediyor- kalp ilaçlarıyla birlikte ona kriz geçirttirebilirdi. Yani ölümcül bir yan etkisi vardı. Ama hiçbir şeyi umursamayan Kemal Bey bunu da umursamadı ve içmeye devam etti. Eskisi kadar olmasa da bizden gizli; ara ara."
Bir elini omzumda gezdirmeye başlamıştı.
" Eve birkaç dakika geç gelseydim ölebilirdi." diye mırıldandı. " İçeri girdiğimde içiyordu ve sonra kavga ettik. Ona yumruk attım. Sendelediği sırada da kalp krizi geçirdi."
'Hii' diye bir ses çıkarmamak için zor duruyordum. Üzerinde tepkimi belli etmemek için donmuştum sanki.
" Merak etme hastaneye yetiştirdik. Şu anda iyi sayılır. Ama ona hâlâ çok sinirliyim." Bir iki saniyeliğine durdu. " Bir insan sonucunun ölüm olabileceğini bile bile bu kadar aptalca davranır mı?" O da elinin hareketini kesmişti. " Hayatımda çok aptal insan tanıdım ama en kötüsü benim öz babam."
Bir şey diyememiştim. Belki dakikalarca onun göğsünde öyle hareketsiz yattım. O da başka bir şey söylememişti.
Aklıma takılan şey tekrar aklıma takılınca kısık sesle de olsa konuşabildim.
" Sigara?"" Sigara." dedi o da kısık sesle sanki anlatmaya çok da niyeti yokmuş gibi.
" Onu da içmemesi gerekiyordu. Bir nevi alkol sigara da. Ne kadar baskı yaparsak yapalım kabul ettiremedik. Ben de son çare olarak 'kendini önemsemiyor bari beni önemser' düşüncesiyle onu tehdit ettim. Aslında beni de önemsemiyormuş." Güldüğünü duydum.
" Ona eğer sigarayı bırakmazsa benim de başlayacağımı söyledim. İnanmadı. Çünkü sigaradan nefret ediyordum... Ben de karşısına oturdum ve ilk sigaramı gözüne baka baka içtim. O ise iradesizlik seviyesini bildiği için ' bırakacağım tamam' diyemedi. Deseydi bir daha ağzıma sürmezdim ama demedi."İçimde rahatsız edici bir his dolanırken hızlı atan kalbini omzumda hissettiğimi fark ettim.
Her ne kadar o an sarılıyor gibi bir şey olsak da ona tamamen sarılma iç güdüsüyle dolmuştum.
Bunun yerine başımı tekrar boynuna gömdüm ve ensesinden geçirdiğim elimle ona sımsıkı sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)
Teen Fictionrüzgar.kargın: heyecanlanınca güzel oluyorsun biliyor muydun? Diyecek bir şey bulamayarak telefonla bakışmaya devam ettim. Yüzüm yanıyordu. rüzgar.kargın: Vazgeçtim rüzgar.kargın: Hem utanıp hem heyecanlanınca çok daha güzel oluyormuşsun. Anında k...