*5. Bölüm*

3.5K 170 46
                                    

Multi:Sarp

Sabah Kuzey abimin aniden odama dalıp 'eğer kalkmazsan patates kızartmasını kaçırırsın' diye bağırması ile uyanmıştım. Daha sonra kısa bir duş alıp, kot şort ve beyaz yarım tişört giydim. Belime siyah kareli gömlek bağlayıp beyaz süperstar giydim. Saçlarımı tarayıp, bir avuç çöpe attıktan sonra aşağı inip boş olan sandalyeye oturdum.
"Ee Masal, bugün nasıl bir rüya gördün abicim?" diyince Efe abim, bütün masa sırtımaya başladı. Bende sırıtıp;
"Valla abi en son biri seni öpmeye çalışıyordu."
"Tabi benim cazibeme kimse dayanamaz ki!"
"Evet abi erkekler de dayanamıyormuş öğrenmiş olduk(!)." diyince herkes yine kahkahalar atmaya başladı. Efe abim ise bana 'senin gördüğün rüya sıçayım' bakışı atıyordu. Ben de sırıtarak yemeğime döndüm.
*****

Şu an Bora ile oturmuş çizgifilm izliyorduk. O sırada Mira koltuğa kendini atarak;
"Baylar bayanlar, yarın Melek geliyormuş."dedi. Biz ona anlamayarak bakarken Buğra abim salona giriş yapmış, aklımızdaki soruyu sormuştu;
"Melek kim?"
"Ya hani benim Almanya'da okuyan kuzenim vardı ya, -hepimiz kafamızı salladık- o işte." tekrar kafamızı sallayıp çizgifilmi izlemeye devam ettik.
Biraz daha çizgifilm izledikten sonra denize gitmek için ayaklanmıştık. Biz böyle cümbür cemaat yürürken herkes bize garip garip bakıyordu. Koyun sürüsü gibi yürürsek bakarlardı tabi.
Abimler, daha doğrusu erkekler denize girdiklerinde bizde güneşleniyorduk. Tabi kimse yanımıza önce bir top sonra dört tane meteor geleceğini düşünmemişti.
Sarışın ve kahverengi gözlü olan çocuk, eğilip topu almış, daha sonra Mira'ya elini uzatmış;
"Ben Emre, peki sen?" diye de sormuştu. Mira tabi hemen önce kendi adını sonra bizimkileri söyleyip tanıtmıştı. Emre'de esmer olan meteoru gösterip Aras, sarışın mavi gözlü olanı Berk, kahverengi saçlı yeşil gözlü olanı gösterip Batu diye tanıtmıştı.
Kızlar onlarla konuşurken ben abilerimin korkusundan ağzımı açamıyordum. O sırada adının Batu olduğunu öğrendiğim meteor;
"Kızlar voleybol oynamak ister misiniz?" diye sorunca arkadan gelen Can abimin sesiyle donup kalmıştık.
"Onlar voleybol oynamak ister mi bilmiyorum ama benim elim kaşınıyor biliyor musun birader?"
"Sana ne oluyor lan?!" diye atar gider yaparken biz onlara kas göz yapıyorduk ama anlamıyorlardı.
"Asıl size ne oluyor pezevenk! Ne işiniz var kardeşlerimizin yanında?" diye atıldı Kuzey abim. Ege abim ve Efe abim de aynı anda 'ellerim kaşınıyor' dediğinde Buğra abim 'valla benimde' diyerek arka çıkmıştı. Yağız ve Bora ise -Bora ne kadar gülmemek için zor dursa da- kötü kötü bakıyorlardı.
Olay iyice laf dalaşına girdiğinde abimler bunların babama gideceğini bildiği için fiziksel şiddet kullanmıyorlar, ama çok kötü bakıyorlardı. Biz onları sürüklemeye çalışarak götürmeye çalışıyorduk ama sonuç hüsran! Kuzey abim daha fazla dayanamamış olacak ki yumruğunu Aras'ın gözüne gözüne indirmişti. Ondan güç alan bizimkiler de daldıklarında biz artık ayırmayı bırakmış - daha doğrusu ayırmaya çalışmayı bırakmış- Bora'yı çekirdek almaya göndermiştik. Ne var erkek kavgalarını seviyorsak?
Kısa bir süre sonra onları elimizde çekirdeklerle izliyorduk. Hatta bir ara bir abla 'bize de çekirdek versene kız, kırk yılın başı bir erkek kavgası izliyoruz' diyip çekirdek alıp gitmişti.
Sonunda birkaç kişi abimleri ayırırken ben Bora'ya kola da al demeyi unuttuğum için üzülüyordum.
O çocukları orada pert bir vaziyette bırakarak eve gelmiş, ufak yaralarla kurtulmuş demeyeceğim, baya dövülmüş bizimkilere pansuman yapıyorduk. Homurdanmayı da unutmuyorduk. Hatta baya car car konuşuyorduk.
"Abilerimcim, babamları ne yapacağız? Valla sıçar ağzınıza! Ali Tekin'den bahsediyoruz. Bir de sinirliyse varya..." dediğimde abimler aynı anda küfür etmişti. Anlamışsınızdır zaten.
Pansuman bittikten sonra sessiz sessiz yemek yemiştik. Biz kızlarla bulaşıkları hallederken içerden Can abimin küfür eden sesi duyulmuştu. Biz merakla içeri geçerken abim telefonu açmış, 'efendim baba' diye sormuştu. Hepimiz aynı anda tekrar küfür ederken ben aynı zaman da neden bu kadar küfür ettiğimizi düşünüyordum. Telefondan babamın 'Ulan hıyarlar! Siz ne zaman akıllanacaksınız! Hayır bi de aralarına Yağız'ı da katmışlar! Hayvan oğlu hayvanlar ne diye yumrukluyorsunuz çocukları?! Zor vazgeçirttim şikayetlerini geri alsınlar diye! Bi ara yüzüme kapatacaklardı! Kan çanağına döndürmüşsünüz çocukların yüzünü! Ulan bir tatilde de aramasın şu komser beni! Baya Kanka oldunuz zaten adamla! Anlat şimdi niye kavga ettiniz?!' diyen sesi duyulmuştu. Ne konuştu adam be! Hayır hoparlörde de değildi telefon, nasıl çıktı o kadar ses acaba? Abimler olanları anlatınca babam böyle bir olayı bir daha istemediğine dair bir konuşma yapmış ve telefonu kapatmıştı.
Telefon kapandığında hepimiz derin bir nefes almıştık. Biz kızlar yine işimize döndüğümüzde, Sarp'ı çağırmışlardı. Bora'da gelip puding istemişti. Muzlu. Biz onları hallederken daha doğrusu pudingi karıştırmaktan kolum kopmuşken bizimkileri dinliyordum;
"Ya varya gitti taş gibi çocuklar!" (Mira)
"Sen hâlâ orada mısın gerizekâlı?!" (Arya)
"Harbiden kızım! Abimler duyarsa bir de senin yüzünden azar işitmeyelim!" (Asel)
"'Doğru söze ne denir' lafını çiğnemek için gelmişsiniz resmen dünyaya!" (Mira)
"Şimdi seni bi çiğneyeceğim göreceksin he!" (Arya)
"Haksız mıyım da kızıyorsunuz?" (Mira)
"Tamam değiştirin konuyu!" (Arya)
"Ali amcada da ne nefes varmış he! Nasıl söylendi öyle?" (Asel)
"İyiki değiştir konuyu dedim he!" (Arya)
"Sen niye konuşmuyorsun Masalaşkım?" (Asel)
"Kolum kopuyor bari çenem çıkmasın dedim de kanka." (Masal) dediğimde gülmüştük. Ben koyulaşmış pudingi kâselere koyarken Arya ve Mira'da tartışıyordu. Hemde çayı demliğe kim koyacak diye!
Pudingi sıcak seven Efe abime kâseyi götürmeden önce tezgaha bırakıp Arya ve Mira'nın çekiştirdiği kaşığı alıp demliğe çay koydum. Daha sonra tekrar salona yönelip Efe abime kâseyi uzattım. Bora'ya dönüp;
"Kanka seninkini buzluğa koydum çabuk soğusun diye. Beş dakikaya gider alırsın."
"Sen getirmeyecek misin kankacım?"
"Ulan istedin yaptık! Kaldır kıçını kendin al bir zahmet!"
"Tamam be kanka niye kızıyon?"
Ben tam bir şey diyecekken diyemedim çünkü Sarp;
"Ya benim Aryaaşkım nerede? Sakladınız mı minikkuşumu? Aryaaaaa, neredesin aşkım? dedi ve kafasına bir terlik.... Tabi bizim gülmekten öldüğümüzü söylememe gerek yok!

ABİLERİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin