-2

2.3K 302 60
                                    

Yine birisinin canını almak için âsama emir veriyordum. Saltanat gibi bir şeydi. Nasıl saltanatta babadan oğula taht geçiyorsa biz de de öyle. Ama biz de babamın tek çocuğu olarak bu can alma işini ben yapıyordum. Okula gidiyor muydum? Evet. Arkadaşlarım genelde hiç olmaz insanlardan (Benim gibi özellikleri olmayan) arkadaşlık kuramazdım. Çünkü biliyordum ki bir gün onları da öldürmem istenecekti. Arkadaşlarımın ölümü benim elimden olsun istemezdim çünkü. Sadece 3 arkadaşım var: Lisa, Rose ve Jisoo. Lisa yaşam meleği; bebeklerin anne karnında yaşamalarını sağlıyor. Rose umut meleği; umudunu yitirmiş kişilerin umut kaynağı oluyor. Jisoo ise aşk meleği; aşıkların beynini kontrol edebiliyor ve kimin kime aşık olduğunu anlıyor. Ben neden onlar gibi iyi görevler yapamıyorum? Ben neden can almak için seçildim? Bugün canını alacağım kimse yoktu, bu yüzden okula gidebilirdim. Okula yalnız gidip yalnız gelirdim. Okulda bana bulaşan pek kişi olmazdı. Mâlum korkuları... elimi yüzümü yıkayıp aynaya baktım. Gözlerim şiş ve kırmızıydı, göz altlarımda morarık. Çok ağlamıştım dün gece. Aklıma geçen gün öldürdüğüm kadın geldi. Daha doğrusu öldürdüğüm annesinin ardından ağlayan çocukların haykırışları, kulaklarımdan gitmediği için ağlamıştım. Makyaj yapmayı pek sevmezdim ama okula da ölü gibi gidemezdim. Gözlerimin altına hafif bir fondöten sürdüm. Az da olsa moralıklığı saklayabilmiştim. Yürüyerek gitmiştim okula. Çok sürmemişti, okul yürüme mesafesi on dakikalık bir şeydi çünkü. Bahçeye girdiğimde ; Rose bir kenarda umut kaynağı  oluyor, Jisoo bir kenarda aşıklarla dertleşiyor, Lisa ise boş boş oturuyordu. Lisa'nın yanına gittim.

"sen başkaların yaşam kaynağı olurken ben ise..."

Dedim ve gözümden akan yaş cümlemi tamamlamıştı. Lisa'nın sarılmasıyla kendime geldim ve ben de kollarımı Lisa'ya sardım.

"Lisa, öldürdüğüm kişilerin evlatları ağlarken benim canım daha çok yanıyor."

"Sen güzel canını sıkma Jennie'm. Alışacaksın zamanla daha da duygusuz olacaksın. Üzülme sen."

"Deneyeceğim Lisa."

Yanımıza Rose geldi. Elini omzuma attı ve "Ağladın mı sen?" diye sordu.

"Çok mu belli oluyor?"

"Evet. Sanırım birileri umudunu yitirmiş ve bana ihtiyacı var."

"Kızlar ben sınıfa gidiyorum."

Sınıfıma girdim, en arkada olan sırama oturup kafamı sıraya gömdüm. Zil çalmış ve herkes yerine oturmuştu. Tek oturuyordum.

"HOCA GELMEMİŞ LAN COŞUN!"

diyen Jungkook'a göz devirdim. Hoca'nın gelmemiş olması iyi bir şeydi, uyumaya devam edebilirdim. Gözlerimi kapattığım an önüme o kanlı bir şekilde yerde yatan kadın geldi. Hemen gözlerimi açtım, ardından babamın dedikleri geldi aklıma.

"Yaptıklarını düşünüp hatırlama acı çekersin."

Sonuna kadar haklıydı. Yaptıklarımı düşünüyordum ve gördüklerim yüzünden acı çekiyordum. Hocanın gelmesiyle Jungkook'a döndüm. Ellerini 2 yana açıp 'Ben yapmadım, sakın beni öldürme!' Dedi. Beni öldürme! İster istemez gözlerim doldu , bunu fark eden yeni gelen çocuk yanıma oturdu. Kızlar gülerek bu tarafa bakıyordu. Jisoo'da kendine iş düştüğünü düşünüyordu. Bunlar sadece bir yanılgıdan ibaretti.

"Gözlerin dolmuştu, iyi misin?"

"Seni ilgilendireceğini sanmıyorum. Şimdi yerine geç."

"Çok kabasın."

"Seni ilgilendirir mi? Hayır,şimdi git."

"Peki."

Kaba olmayı ben seçmedim. Eğer ölüm tanrısı olmasaydım kesinlikle bu çocukla konuşabilirdim. O;kibar ve nazik. Asla onu terslemek istemezdim ama ileriki zamanlarda onu da öldürmemi isteyebilirlerdi. Bunu göze alamazdım. Ya siz gözlerinizin önünde sevenlerinizin ölümünü izlemek ister miydiniz ya da en kötüsü öldüren kişi olmak ister miydiniz?

2.BÖLÜM BİTTİ!
Kısa mı yazayım yoksa uzun mu? Ya da bu bölümdeki kadar yeter mi?

Ölüm Tanrısı ↬ JenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin