İnsanlar bu bölüme genellikle vuslatı denk getiriyor ben neyi denk getirmişim ya dsajkfhasjkdla Neyse çok cringe olacağınız bir bölüm geliyor haberiniz olsun :d
Bu kısımları ileride olacak olaylar için klişe tutuyorum, tutmak zorundayım. (Affınıza sığınarak...)
Gife düşmeyen ölsün bir zahmet... Erkek olarak ben düşeceğim neredeyse ya da düştüm çıkarın beni... dajglakjdskal
Neysem umarım çok küfür etmezsiniz :d
Hadi keyifli okumasular flkafjaşldklş (En azından biraz şirinlik yapayım dedim.)
***
Aklımda birbirinden farklı türlerde ayrılık cümleleri dolaşırken gecenin karanlığına esir olmuş bir halde ıssız sokaklardan geçiyordum. Elimde sıkı sıkıya tuttuğum telefonum titreşti. Yanağımda kurumaya yüz tutan gözyaşlarımı sildikten sonra gelen mesaja tıkladım.
Aleyna: Tik tak hayatım. Süren bitmek üzere, hatırlatayım dedim.
Bilal: Hayatımın sonuna kadar senden nefret edeceğim.
Aleyna: Ben de seni seviyorum aşkım.
Bilal çevrimdışı.
Evrenin adaletine inancım bu olay yüzünden bitmişti. Oysa ben iyilerin kazandığı kötülerin kaybettiği pespembe masallarla büyütülmüş ve onların gerçekliğine inanan biriydim. Fikrimi sorarsanız insanların içerisinde yatan saf kötüyü görmek bir insanın hayatı boyunca yaşayacağı en kötü deneyim olabilirdi.
Eğer bir insan yakını tarafından yaralandıysa ya da tuzağa düşürüldüyse o insan bir daha kimseye tam olarak güvenemez derdi babaannem bizimle yaşarken. Tanıştığı, konuştuğu herkese şüpheyle yaklaşıp hayatını belkiler arasında geçirirmiş. Sanırım babaannem geleceği görüp benim yaşadıklarımı önceden haber vermiş.
Hayallerimle umutlarım bir köşeye çekilmişti. Geriye sadece zorunluluktan dolayı yapmam gereken bir sevgililik göre kalmıştı. Tek yapmam gereken Alp'ten ayrılıp geriye kalan 1.5 yıl boyunca liseye Aleyna'nın sevgilisi rolü yapmaktı yoksa sevdiğim adamın en çok korktuğu şey başına gelecekti. Onun acılar içinde kıvranmasına izin veremezdim. Sadece kendimi düşünüp ondan ayrılmazsam o kardeşiyle kim bilir neler yaşayacaktı.
Adımlarımı hızlandırıp ağlamamı susturmak için birkaç kere burnumu çekip cebimdeki mendille gözaltımı sildim. Buluşacağımız park soğuğun esiri olmuşken bu mevsimde giydiğim kısa kollu tişörtü sorguladım. Aklım yerinde değildi resmen. Kendimi ısıtmak için ellerimle kollarımı okşamaya başladığımda soğuktan titremeye başlamıştım. Bir yandan ağlamaya başlayıp diğer yandan titreyen vücudumu ısıtmaya çalıştım ama ne çare... Hiçbir şey üşümemi ya da ağlamamı engellemiyordu.
''Bilal.'' Sesini duyduğumda ne yapacağımı bilemedim. Sanki çığlık atamadığım kabuslardan birinin içerisindeydim. Attığı adımları duymaya başladığımda yüzümü ondan saklamak için elimden geleni yaptım çünkü eğer yüzümü görürse bir sorun olduğunu anlayıp beni sorgulamaya kalkacaktı. ''Yüzüme bak,'' dedi usulca ve çenemden kavradı beni.
Yanaklarımı sıkarak dudaklarımı öne getirip dolgunlaştırdı ve öpmeye başladı. Onu ne kadar öpmeye devam etmek istesem de dudaklarımızı ayırdım. ''Konuşmamız lazım.''
Gülümseyerek rahat bir tavırla kolunu omzuma attı. ''Konuşalım yavrum ama önce sevişelim.''
Ağlamakla gülmek arası bir tepki verip, ''Ciddi bir konu,'' dedim. ''Gerçekten.'' Yaptığım vurguyla konuşacağımız şeyin ciddiyetine farkına vardı ve dikkatlice suratıma baktı. ''Senin suratının hali ne?'' diye sordu endişeyle. ''Niye bu kadar kırmızı?''
''Sanırım birkaç gecedir iyi uyuyamıyorum.''
''Aklına bir şey mi takıyorsun?'' Üst üste duran ellerimi avucunun içine alıp öptü. ''Konuş benimle. Benimle konuşmayacaksan kiminle konuşacaksın bu siktiğimin hayatında?''
''Ben...'' Kelimeler boğazımda düğüm düğüm olmuşken birazdan yaşanacaklar soğuktan üşümüş vücudumun titremesini arttırdı. Alp üzerindeki siyah ceketi hemencecik çıkartıp omuzlarımın üstüne koydu. ''Sen üşüyeceksin şimdi ama...'' dedim hıçkırıklar arasında.
''Yanımda sen varken neden üşüyeyim,'' dediği sırada gökyüzünde çakan şimşek beni korkuttu ve ani bir hareketle kendimi Alp'in üstüne attım. ''Biliyorum biliyorum beni istiyorsun ama evlenmeden olmaz dedin.''
Boynuna doladığım kollarımı salıp eski pozisyonumu aldım. ''Konuşalım mı artık?''
''Konuşalım yavrum.''
Benimle bu kadar güzel konuşup ilgilendiği için ondan ayrılmam giderek daha zor bir hal alıyordu. Tek cümlede, tek seferde bu işi kökten bitirmek zorundaydım.
''Ben... Özür dilerim Alp.'' Hıçkırıklarım ağlamaya dönüşmüştü. Sanki biri ip ile boynumu bağlamıştı ve giderek daha çok sıkıyordu. Vücudumun direnci ise giderek düşüyordu.
Alp serçe parmağıyla yanaklarıma düşen gözyaşlarımı sildi. ''Neler oluyor Bilal? Durduk yere niye özür diliyorsun?''
''Seni istemediğim için özür dilerim.'' Kırmızı salıncağa bakmaya başlayıp devam ettim. ''Birlikte olamayacağımız için özür dilerim.'' Kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne söylüyorsam ne yapıyorsam hepsi benden nefret etmesi içindi. Benden ne kadar hızlı nefret ederse ayrılması o kadar kolay olacaktı.
Biraz önce sırıtan o eşsiz yüzünden eser yoktu. ''Hala anlamıyorum. Ne demek istiyorsun?''
''Açık değil mi?''
''Nesi açık? Niye birlikte olamayalım?'' Bir bacağını diğer bacağının üstüne koyup konuşmaya devam etti. ''Her şey güzeldi. Ne demek istiyorsun açık söyler misin artık?''
İşte cehennemim başlıyordu. Kabuslarım gerçek oluyordu. Kabuk bağlamayacak ve sürekli kanayacak yaramın başlangıcıydı bu söz. Ve söylemek zorundaydım.
''Senden ayrılmak istiyorum geri zekalı, anlamıyor musun hala?''
Suratına acı dolu bir ifade ile baktığımda yüzünde bütün kırılmışlıkların birikimi vardı. ''Benden ayrılmak istiyorsun demek ha?'' Gülmeye başlayıp yanındaki mavi çöp kutusuna tekme attı. ''Benden ha? Benden... Benden...''
''Alp...''
''Bu gönül bir daha senin elinden şifa bulmayacak orospu çocuğu. Bana sadece bir neden söyle. Sadece bir neden istiyorum,'' dediği sırada işaret parmağını havaya kaldırmıştı.
''Yapma,'' dedim gözyaşlarımın ıslattığı dudaklarımı bastırırken. ''Bu işi daha fazla zorlaştırma.''
''Bu işi daha fazla zorlaştırmayayım öyle mi? Sen nasıl istersen.'' Cümlesini bitirdikten sonra yerdeki çöp kutusuna birkaç tekme daha savurdu. ''Beni bu aşka sen inandırdın. Ben sadece eğleniyordum amına koyayım. Seninle sana daha fazla aşık oldum. Siktiğimin kalbi. Öyle bir Bilal diye atıyor ki...'' Gözyaşlarını sildi. ''Sikeyim... Sikeyim... Sikeyim...'' Ayağını yere vurarak konuşmasına devam etti. ''Senden sadece tek neden istedim. Onu bile veremiyorsun bana öyle mi?''
Yağmur giderek bastırmıştı. Bakışlarımı üzerinden çekip ayağa kalktım. Bir şey daha söylersem, bir kelime daha edersem ona orada sarılırdım bu yüzden koşmaya başlayıp yanından ayrılmaya kalktığımda parkın sonuna gelmiştim. O sırada bana bağırdığını işittim.
''Bilal!'' Arkamı döndüm. Diz üstüne çökmüş bir eliyle yağan yağmurun ıslattığı saçlarını düzeltiyordu diğer elini benim üzerime tutuyordu. ''Unutma. Sen benden vazgeçtin ya ben şimdi herkesten vazgeçeceğim belki senin benden vazgeçtiğin gibi kolay olmayacak. Ama bir zaman sonra sen dahil herkese bunlar kim diyeceğim. Şimdi git, arkana bile bakma. Ben ise buradayım... Her zamanki gibi... Yalnız ve bir başına Alp...''
***
Bende sadece susacağım.
.suleymanberk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cinsel gerilim | boyxboy • texting
Short Story''Karşımda giyinmen hoşuma gitti,'' dedi zorlanarak. ''Evlenince de böyle yaparız.'' Evlenince dediği anda kendimi uçurtma uçuran bir çocuk gibi hissetmeye başladım. Bu durumda bile hayal kurabiliyorduk. ''Sen şu cinsel gerilim hattını bırak da ban...