-Merhaba, ben babanız Ahmet KARA'nın avukatı Harry LU.
Babam mı? Avukat mı? Bu ne demek oluyor? Niye her şey üst üste geliyor. Karşımda cevap bekleyen adamı daha fazla bekletmeden cevap verdim.
-Merhaba, ben Dolunay. Ne için buradasınız?
Avukat sorumu umursamadan gözlerini Mira'ya diktiği vakit ne olduğunu anlayıp Mira'yı yanıma çağırdım ve eline biraz para verip,
-Hadi Miracım aşağı inip kendine dondurma al hem arkadaşların da dışarıda.
-Peki abla.
Mira Koşar adımlarla uzaklaşmıştı,çoktan sokağın duvarları arasında Koşuşturma ve gülücük sesleri yankılanıyordu. Pencere pervazından Eve usulca giren güneşin yakıcılığı içimi ısıtmıyordu bile. Düşüncelerimden sıyrılmak için kendimi zorladım, dudaklarım arasından dökülmeyen sözcükler adeta gözleriyle sorguluyordu avukatı...
Avukat kendinden emin bir ses tonuyla,
- Babanız benden sizi Türkiye 'ye getirmemi istedi.
-Bir dakika... Türkiye mi? Nasıl yani?
-Babanız yıllardır Annenize ihtiyaçlarınız için belli bir miktar para yolluyordu ama görünen o ki sadece kendi ihtiyaçları ve eğlencesi Uğruna sizi perişan etmiş. Annenizin ölümü dolasıyla artık babanızla yaşayacaksınız. Bundan sonra ki hayatınıza Dolunay KARA olarak devam edeceksiniz.
Avukat 'ın nefes dahi almadan anlattıkları sadece vücudumun daha fazla buz kesmesine sebep oluyordu. Ne olacak, nasıl olacaktı hiç bir fikrim yoktu. Avukat' ın sakince koluma dokunarak bir kaç kere "Dolunay Hanım, Dolunay Hanım beni duyuyor musunuz?" Demesiyle gözlerimi ona çevirmem bir oldu. Gözlerim hala sorgulayan bakışlarını sürdürürken Avukat konuşmasına devam etti.
-Bunlar kardeşiniz ve sizin yeni kimlikleriniz, bu akşam yola çıkacaksınız. Sizin için önemli olan şeyleri alın ve lütfen geri kalanları bırakın.
Vücudum daha fazla bu duruma dayanamayarak oturduğu koltuktan kendini Adeta fırlatarak yerinden doğruldu. Gözlerim yanıyor ağlamaktan mı yoksa içimde yanana öfkenin ateşinden mi bilmiyorum.
-Böyle bir şey olamaz, Mira'nın kalbin de sorun var uçağa binemez. Böyle birden karşımıza çıkarak bizden ne istediğinizin farkında mısınız? Benim ve Mira'nın okulu var. Burada ki hayatımız harika olmasa da bir düzenimiz var ve siz bu kadar yıl sonra Karşımıza çıkıp Babam'ın yanına dönmemizi istiyorsunuz hem de böyle bir günde.
-Sakin olun ve merak etmeyin Dolunay hanım sizin ve kardeşinizin geleceği için her şey çoktan hazırlanmış durum da. Okulunuz ve alışmış olduğunuz hayatın çok ötesinde düzenli bir yaşama adım atacaksınız. Mira'yı düşünün, sağlığı ve geleceği için bu en doğru karar. Uçak için de gereken tüm hazırlıklar yapıldı lütfen meraklanmayın ve sadece hazırlanın...
Avukat denen herif anlam veremediğim geleceğimiz hakkın da bir sürü süslü laf ettikten sonra çekip gitti. Babam 'ın sayısını bilmediğim holdingleri ve zenginliği hakkın da konuşup hayatımızın düzene gireceği konusun da sayısız nasihatlar verdi. Tüm bu düşünceler arasın da odaya doğru ilerledim ve eşyalarımızı toparlamaya başladım.Cevabını alamadığım binlerce soru vardı fakat şuan Mira için verebileceğim en doğru karar buydu. Eşyalar arasından sıyrılarak yumruklanan Kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığım da tüm yüzü ve elleri dondurmaya bulanmış Mira'yı gördüm karşım da. Tüm bu karmaşa içerisin de yüzüme bir kez daha tebessüm yerleştirmeyi başarmıştı. Hemen kollarını sıvadım ve doğruca banyoya gidip elini yüzünü yıkamasını istedim. Banyoya doğru ufak Adımlarla ilerlerken odanın içindeki dağınıklığa şöyle bir göz atarak bir yandan banyo kapısının koluna son gücüyle asılıp arka arkaya sorular soruyordu.
-Abla neler oluyor? O abi kimdi? Bir yere mi gidiyoruz? Annem nerde?
Ablaaaaa, Ablaaaaa.....
Tüm her tarafını su için de bırakmış bir vaziyette omzumu sarsıyordu "Ablaaaa sana diyorum, duymuyor musun?" Kolundan kavradığım gibi önüme oturtum ve ıslanmış tişörtü üzerinden sıyıyarak yenisiyle değiştirdim bir yandan da,
-Miracım Türkiye'ye dönüyoruz eşyalarını toplamak için bana yardım eder misin?
-Nee? Türkiye mi? Yaşasınnnn...
Türkiye sözcüğünü duyduğu an da tüm soruları bir kenara bırakıp ufacık ve beceriksiz elleriyle eşyalarını katlamaya başladı. Mira benim aksime Türkiye'yi oldukça seviyordu. Ben ise adeta hiç bir yere ait değilmişcesine sadece Gökyüzünü seviyordum.
....
Saat 21.00'dı evin kapısı çaldı. Kapıyı açmaya gittim Mira da kim olduğunu merak etmiş o küçücük kafasını odanın kapısından uzatmış bakıyordu. Kapıyı araladığımda Harry karşım da dikiliyordu.
-Dolunay hanım hazırsanız gidelim.
-Tabiki gidebiliriz.
Mira çoktan sırt çantasını takmış bavulunu sürüklemeye çalışıyordu. Harry ona gülüp elindeki bavulu aldı ve Mirayı aşağıya indirdi. Evin içine girip etrafa son kez baktım. Her Ne kadar sevmediğim bir ülke de olsa burada küçüklüğüm vardı. Annemle birlikte anılarımız vardı... Ne kadar kötüde olsa o benim Annemdi. Annemin öldüğünü düşündüğüm de tekrar ağlamaya başlamıştım ki Mira'nın ayak seslerini duyunca hemen göz yaşlarımı sildim.
-Ablaa hadi ama ağaç olduk.
-Tamam bebeğim geldim.Miraya daha söylememiştim Türkiye'de söyleyecektim. Evin kapısını çektiğim an hissettiğim ağrıyla hırkamın ucunu katlayıp bileğime baktım hala mosmordu doktora söylemeyi unutmuştum. Önemli değildi gerçi birkaç güne iyileşir. Çantamı alıp evden çıktım. Aşağıya indiğim de gördüğüm şey karşısın da şaşırdım.Bir doktorla hemşire vardı.
-Bu da ne demek oluyor bunlar kim?
-Bunlar kardeşinizin güvenliği için,bir sorun çıkmasın diye.
Aslında biraz tedirgin olmuştum çünkü doktordan çok bodyguard'a benziyordu.Harry;
-Dolunay hanım geç kalacağız hadi artık gidelim.
Harry bir yandan konuşmaya devam ediyor bir yandan arabanın kapısını açıyordu, Mira koşarak kucağıma atladı. Onu da kucağıma alıp arabaya bindim... Bir ara göğsümün üstünün ıslanmasıyla Miraya baktım uyuya kalmıştı. Havalimanına gelmiştik ki bir koruma koşarak kapımı açtı. Mirayı uyandırmamaya çalışarak arabadan indim. Önde bir kaç koruma gidiyordu ayrıyeten arkada ve yanlarımda da korumalar vardı.
Harry'e dönerek ;
-Baksana aslında bu kadar korumaya gerek yok biz o kadar önemli biri değiliz.
Avukat sırıtarak,
-Siz çok önemli birisiniz Dolunay hanım siz Ahmet KARA nın kızlarsınız...
Kızları bu kelime içimde bir korkuyu daha belli etti. Babam Mirayı kabul edecek miydi ki? Ama kimlikte KARA olarak geçiyordu. Peki ona iyi davranacak mıydı? Çok sorum vardı
Oflayarak yoluma devam ettim uçak kontrollerinden hızlıca geçmiştik. Çünkü Harry görevlilere sürekli birşeyler söylüyordu biz de kontrollere girmeden geçiyorduk. Sonunda uçağa bindik. Mirayı yanımda ki koltuğa oturtturdum hala uyuyordu. O sıra da Harry yanıma geldi.
-Dolunay hanım size bişey demem lazım gelin lütfen.
Kemerimi çözüp Harry'nin yanına gittim.
-Dolunay hanım biraz önce gördüğünüz Doktor ve hemşire bizle gelmedi özür dilerim Bazı pasaport sorunları yaşadığımız için Ne yaparsam yapayım halledemedim. Fakat merak etmeyin Türkiye'ye iner inmez her ikisinin ihmakarlığı için de gerekenler yapılacak ve Mirayı da hemen bir hastaneye götüreceğim. Gerçekten çok özür dilerim...
Harry'nin dedikleri kulağımda yankılanıyor du...Allahım sen kardeşimi koru!
-Sen...Sen ne diyorsun eğer Miraya birşey olursa seni öldürürüm anladın mı ve bunu zevk alarak yaparım...
Harry'i arkam da bırakıp yerime geçtim. Mira'yı uyurken izlemeye başladım . Bir yandan Ben yanındayım bir şey olursa müdahale edebilirim diyerek kendimi sakinleştirmeye çalıştım . Düşünmekten yorgun düşmüştüm, dışarıyı izlemeye başladım bir süre sonra ise her yer karanlığa gömüldü ....
......Herkese Merhaba sevgili okurlarım aşağıdaki yıldıza dokunup yorum yapmayı unutmayın sizi çok seviyorum 😙😙😶😶😋😋.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat'ın Kalp Atışları
Ficção AdolescenteAh lanet yine düştüm işte her zaman olduğu gibi, hayat bana çelmesini takmıştı yine. Hayatım 360° değişmişti, hiç alışık olmadığım bir yerdeydim sevginin kollarında. Bunca zaman tatmadığım bir duygu tadıyordum ama yine de acı çekiyordum sevdiklerimi...