SAFİR -9-

1.4K 78 12
                                    

MULTİMEDYA= İREM

Sinir. Şuan yanında yaşadığım tek duygu sinir. Ne zaman karşıma çıksa sinirleniyorum. Ben kimse tarafından sahiplenmemiştim. Sahiplenilmeyi de sevmem. Doğaç'ın beni sevdiğini söyledi. Belki bir ihtimal doğruydu fakat ben onu sadece arkadaş olarak görüyordum. Ötesi yoktu. Yani sanırım.

Şu karşımda durak çakma Berk Atan kılıklı çocuk beni deli ediyordu. Kalbim delicesine çarparken, ağızım onun olmadığımı bas bas bağırıyordu. Onun gibi öküzün olamam ben.

Sustum. Sadece sustum. Bazen susmak en iyi cevaptır derler. Bende öyle yapıyorum. Ama bu kabullendiğim anlamına gelmiyordu. Onun olduğu yerde hayatım zehir oluyordu. Ve ben buna bir daha izin vermeyeceğim! Beni kırmasına, üzmesine izin vermeyeceğim!

Yüzüne son defa derin bakış atıp ona sonsuz duvarlarımı çekmiştim. Yanından çekip giderek çadırımın içerisine girdim. İçeriden gürültüler gelirken kendimi uykuya bırakmıştım.

Sabah olduğunda gün boyu çadırdan çıkmamaya karar kıldım. Arada Perrie gelip beni yerimden kaldırmaya çalışıyordu da başımdan savıyordum. Yatağımda yüz üstü uzanmış gözlerim kapalı depresyona girmiştim. Şimdi çikolata, ayıcıklı pijama ve televizyon olması için nelerimi vermezdim.

Fermuar açılma sesi duydum. Kesin Perrie gelmiştir diyerek kafamı kaldırmadan konuştum,

''Yav bi gidin. Gelmeyeceğim işte! Bir doğru düzgün depresyona giremedim sizin yüzünüzden.'' Cevap gelmedi. Normal de Perrie olsaydı bana karşılık verirdi. Şimdi ise ses yoktu. Acaba hırsız mı diye doğrulduğumda kısa bir kalp krizi geçirdim.

''Safir?'' diyerek büyümüş gözlerle baktım. Oda aynı şekilde bana bakıyordu. ''Şahmeran?'' İrem miydi o?

''Safir?'' dedim tekrardan. ''Şahmeran.'' Salak salak bakışmamızın üzerine sıkıldığımı fark ettim. ''De yeter ula. Hani sen birkaç gün sonra geliyordun yalancı pislik?'' diyerek boynuna atladım. Oda sarılarak karşılık verdi. Küçük bir boğma aşamasından kurtulup kızı rahat bıraktım. Allah korusun nefessizlikten ölecekti neredeyse. Hayvan gibi seviyoruz ula.

Tam konuşmaya başlayacakken susturdum. ''Tamam cevap verme. Sus. Nermin teyzenin işi demi bunlar hep? Çabuk bir açıklama yap bana.'' 2 saniyelik bakışmanın sonrasında, garip garip kaş göz işareti yapmaya başladı. Anlamsızca bakarken ne yaptığını çözmeye çalışıyordum.

''İrem ne yapıyorsun kardeşim? Yeni bir dil mi ürettin?'' diyerek tek kaşımı kaldırmıştım. ''Yok lan. Sus dedin açıklama yap dedin. Bende susarak açıklama yapmaya çalıştım bre kafir.'' Uzaylı görmüş masum köylü bakışımı atarken ne kadar salak bir arkadaşım olduğunu düşünüyordum.

''Salak salak konuşma beğ.''

''Neyse ee naber?'' Dedi konu değiştirerek. ''İyidir sen?''

''İyi de niye kısa cevap verdin?'' Boşuna salak demiyorum bu kıza. ''Naber dedin kanka. İyi çok şükür, daha iyi olur inşallah, Allah'ım bundan daha kötü gün göstermesin, nefes aldığım her saniye için Yaradan Rabbime şükürler olsun.'' Daha ne desem bilemedim ki? ''Ne kadar salak salak sorular bunlar ya!'' diye sitem ettim.

''De get manyak mıdır nedir.'' Diye bu sefer o sitem etti. ''Off. Onu bunu boş ver de ben depresyondayım kendi halimde bırakın beni.'' Diyerek dudağımı büzdüm.

''Ay kıyamam. Ne yaptılar da sen meşhur depresyonuna girdin?'' Ağlamaklı suratımla ayaklarımı bağdaş yaptım. ''İrme beni üzüyorlar. Bu lanet kampa geldiğimden beri normal geçen günüm yok anasını satayım. Hep ekşınlı,'' derin bir nefes alıp devam ettim.

''Bir çocuk var. Öküz, Ukala, Hayvan, Aptal, Odun, Si..-'' sözümü İrem'in sitem edişi kesti. ''Tamam be. Anladık. Devam et.'' Gözlerimi devirerek devam ettim.

''Ya bak şimdi ben buraya ilk geldiğimde geceleyin çadırıma koşarken bu öküze çarptım. Sonra bana çadıra gitmem için emir verdi. Tabi ben emir dinler miyim? Sinirlendim bende bana emir vermemesi için bağırdım. Oda sana ne deniyorsa onu yap gibi şeyler söyleyip üzerime yürümeye başladı. Sonra ağızında saçma saçma şeyler geveledi. Yüzüme doğru yaklaşınca bende refleks olarak kasıklarına tekmeyi geçirdim. Korkudan oradan kaçtım bende. Devamı reklamlardan sonra.'' Diyerek derin bir nefes aldım.

''Asıl bomba şimdi başlıyor ama. Onlar sabah uyandığımda beni korkutmak için plan yapmışlar ve başarılı çıktılar. Bende yeni tanıştığım Doğaç adındaki taş varlıkla plan yapıp 3 harfli rolüne girdim. Bunlar işte korktular kamptakiler. Sonra öküz çocuğumuz çekti kolumdan gene o meşhur ağaca yapıştırıp o korkunç halimle ne yaptı biliyor musun? Beni öptü. Deran yani öküz çocuk beni öptü.''

İrem kişisine baktığımda öylece ağızı açık kalmıştı. Elimi gözünün önüne getirip salladım. ''İrem reis yaşıyorsun demi?'' dedim 'i' harfini uzatarak. Kafasını sallayıp kendini geldiğinde kafasını olumlu anlamda salladı.

''Vay anasını be sayın seyirciler.'' Şaşkın bakışlarını hala gizleyememişti. ''Ya denesem ben böyle ekşın yaşamam. Sen hoşlanıyor musun bundan? Bence hoşlanıyorsun. Seni tanıyorsam kesin hoşlanıyorsundur.'' Bir an 'kardeş bildik medyum çıktı' diyeceğim sandım fakat böyle bir şey yok saçmalamayın. Deran ve ben? Hahaha NAH.

''Salak salak konuşma beğğ.''

''Ya sen bana geldiğimden beri salak deyip duruyorsun. Sonra benden normal bir şey bekliyorsun. Salak oldum senin yüzünden. Geçen gün zaten gece yarısı tuvalete kalkmıştım. Telefonumun şarjı bitiyordu takayım dedim. Sonra sabah olduğunda bir baktım telefon kabının içerisine şarjın ucunu yerleştirmişim. Beş saattir telefon kabını şarj etmişim lan.'' Kısa bir bakışma sonrası kahkahayı bastım.

''Gülmesene be.'' Diye sitem etti. Daha sonrası benim halime dayanamayıp oda kahkaha attı. ''Ya of neyse kalk. Valla içim şişti içeride. Yeter bu kadar depresyon sana.'' Diyip kolumdan çekiştirdi. Dışarı çıktığımda güneş yüzüme vurduğu için yüzümü buruşturdum. Güneşe savaş açacağım. Bu kadar parlamak zorunda mı? Akıl sağlığımı yitiriyorum yemin ederim.

Bizi fark eden Okan'la Perrie yanımıza içecekleriyle geldi. '' Ooo Şimal Hanım, depresyonunuz bitti mi?'' diye söze atıldı Okan.

''Bitti'' dudaklarımı büzerek söylemiştim. ''Bu güzellik kim?'' diyerek kafasıyla İrem'i işaret etti. Kesin hoşlandı! Aha da buraya yazıyorum. Bunlar sevgili olacak. Medyum mu oldum ben diye bir an düşündüm.

''İrem, en iyi dostum. Bu gün gelmiş.'' Kaşlarını havaya kaldırıp İrem'i baştan aşağıya süzdü. Tek bıraksaydı bari. Deldi geçti kızı yeminlen. Elini uzattı ve gülümsedi,

''Bende Okan. Memnun oldum. Bu arada gözlerin çok güzel.'' İstemsiz olarak aralarına karıştım. ''Okan bak iyi çocuksun ama gözlerini sana vermem. Onlar benim, valla nazar değdirirsiniz ağız burun girişirim.'' Bana anlamsızca bakarken İrem kulağıma doğru eğildi.

''Ya kızım bir uzasana sen. Kısmetimi kapatıyorsun pislik.'' Dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım. ''Aman iyi be ne halin varsa gör.'' Gözlerini devirdi. Yanlarından ayrılırken onlara baktım.

''Peşimden gelmeyin sakın.'' Filmlerden kesit yaparak söyleyebilmeyi başarmıştım. ''Şimal defolma yetkini kullanır mısın şimdi?'' dedi İrem.

Ne biçim kardeşsin sen! Zalim kız!

Son kez sinirli bakışlarımı yolladıktan sonra kumsala doğru yürümeye başladım. Kimse yoktu ki bu benim için iyiye işaret. Ayağımdaki parmak arası terlikleri çıkarıp denizin kenarında yürümeye başladım. Ne gün ya! Allah sizi ne yapmasın anne ya. Şu geldiğim duruma bak. Her güne lanet ederek kalkıyorum yataktan. Mutlu olamayacak mıyım ben?

İç çekerek yürümeye devam ettiğimde beklenmedik bir sahneyle karşı karşıya geldim. Allah kahretsin! Bunu nasıl yapabiliyor aklım almıyor! Deran kişisinin kucağına binmiş bir kızla gülüşüyordu! Kız bildiğin kucağına oturmuş gülüyordu!

Hihihihi böyle bitirmeye bayılıyorum.

Neyse bu bölümü İrem kardeşimize adıyorum.

Votelerseniz sevineceğim :3 Wattys2015 ödüllerine katıldım. Yorumlarınıza ve votelerinize çok çok çok ihtiyacım var. Gelecek düzenlemede görüşmek üzeree :3

YURT DIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin