10

13.9K 667 54
                                    

Pazartesi 07.12

Bora

"Size var ya hakkımı helal etmeyeceğim insan bi köfte ekmek getirir nasıl canım çekti gece gece!"

Çetin somurtmaya devam ediyordu

"Abartma lan oraya gelene kadar buz gibi olurdu."

"Ben bilmem aga, rüyama girdi o köfte. Tüm gece dans ettik ama bi ısırık bile almama izin vermedi. Resmen kavuşulmayan aşk!"

Koca bir kahkaha patlatırken sızlayan burnumla susmuştum, tam sınıfa doğru yönelecektim ki Çeto beni ters istikamete çekiştirmişti.

"Canım kola çekti, ayrıca karnım da çok aç. Rüyadan bahsedince daha çok acıktım."

"Yuh amına. Kola ne la sabah sabah?"

"Harareti alıyor kardeşim."

Ona gözlerimi devirip kantinden bi masaya ilerledim

"Ben masadayım bana da tost alırsın her zamankinden."

"Parayı masaya bırak."

Çetin'i umursamayıp bahçeyi gören bir masaya oturup dışarıyı izlemeye başladım, yarın babamın ölüm yıldönümüydü.

5 sene önce öldüğü an aklıma geldikçe içim daha çok daralıyordu. İnsan böyle şeyleri zamana bırakınca atlatabileceğini düşünüyor, yani en azından benim buna inanmamı sağlamışlardı. Ama olmuyordu. Bu bir eşya değildi ki anasını satayım, olsa da olur olmasa da diyebileceğin bir şeyde değildi. O bir insandı, sevdiğin ve tarafından sevildiğin. Yeri dolmuyordu ve yokluğu arada sızlıyordu.

"Bora?"

Dilara'nın sesiyle irkilip gözlerimi kamaştırdım, ne zamandır oradaydı?

"İyi misin? Yüzüne ne oldu?"

Yaralarımı ancak o zaman hatırlamıştım, 

"Önemli bir şey değil ya maçta dalaştık biraz."

"Geçmiş olsun, annen nasıl oldu bu arada?"

"Annem? Ha iyi sağ ol, daha iyi."

Dilara'ya annem rahatsızlandı diyerek kaçmıştım.

Göz ucuyla Çetin'e baktım, hala sıradaydı, sonra Dilara'ya döndüm, bir şeyler anlatıyordu ama odaklanamıyordum.

Güzel bir kızdı, yani bana göre, kahve saçları, koyu gözleri ve her zaman doğal tavırlarıyla insanı kendine çekiyordu. Ama ondan hoşlanmıyordum, yani onunla vakit geçirmek istemiyordum artık, ilgimi çekmiyordu işte. Bunu Cuma günü daha iyi anlamıştım, Dilara'dansa Leventle ya da Çetinle takılmak daha eğlenceliydi. Yani Dilara'nın benim için hiçbir artısı yoktu.

"...görmen lazımdı, o kadar güzeldi ki. Daha önce hiç müzeye gitmemiştim. Benim için güzel bir ilk oldu. Sen daha önce gittin mi?"

Dudaklarımı birbirine yapıştırıp kafamı salladım usulca

"Evet geçen yaz Çetin ve Levent'le Oyuncak Müzesine gitmiştik."

"Bir ara beraber gidelim mi? Yani müsait olduğumuz bir ara? Çok havalı olur, fotoğraf falan da çekiniriz."

Harika. Gerçi neden şaşırıyordum ki? Levent haklıydı, kıza umudu ben vermiştim. Şimdi nasıl kurtulacaktım?

"Bakarız bir ara ya."

Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki masaya oturan Levent'le sustu. Saniyeler içinde de Çetin gelmişti. Dilara ayağa kalkıp gülümsedi tekrar

"O zaman haberleşiriz?"

Kafamı sallamakla yetindim
"Görüşürüz." Eli havada gülümseyerek uzaklaştı.

Boku yemiştim.

"Yenge dediğimiz süreçte misiniz şuan?"

Gözlerime beklentiyle bakan Levent'e göz devirip tostumu ağzıma tıktım, o da Çetin'inkini tırtıklıyordu

"Lan git kendine yenisini al bırak o benim!"

"Az ye az."

Çetin tostunu çekmeye çalışırken Levent ayı gibi kocaman bir ısırık aldığında Çetin dudaklarını büzdü

"Resmen bi ayıyla arkadaşım."

Sonra da  sabır çekip kendine yeni tost almaya gitti.
Elimde olmadan gülmüştüm, sanırım hayatımın çoğunu çekilir kılan bu ikiliydi.
Levent bana göz kırpıp ağzındaki lokmayı yuttu

"Dilara ne iş?"

"Of be."

"Ya oğlum anlat işte!"

"Bildiğin gibi işte, hoşlanıyor benden sanırım."

"Ve sen?"

Kaşlarımı yukarı çıkarmakla yetindim, kendimi kötü hissediyordum.

"Başlarda sen bu kıza bir şeyler hissediyor muydun?"

Hayır hissetmiyordum, sadece kendimi ondan hoşlanmaya zorluyordum

"Öyle sanırım."

Bir süre sessizce tostuna gömüldü, sonra devam etti

"Belki de biraz zamana bırakmalısın."

"O ne demek?"

"Bu aralar fazla melankoliksin. Sen öyle zamanlarda insanlardan uzaklaşırsın. Biraz bekle şu ruh halini at üstünden sonra bak bakalım hala aynı mı hissediyorsun."

"Mantıklı."

Aslında değildi. Levent'e hiç katılmıyordum. Içimde bir yerlerde ne kadar beklersem bekleyeyim bir sey hissetmeyeceğimi söylüyordu. Ama bunu ne dile getirecek ne de kabullenecek cesaretim vardi

Sırıtıp tostundan bir ısırık daha aldı, o ara Çetin tekrar masaya oturdu

"Namusum elden gidiyordu sırada, iteleyip duruyor piçler."

Leventle aynı anda boğazımızda kalan tostlarla öksürüp gülmeye başlamıştık, şakaları da yersizdi piçin.

"Bana bakın o köfteciye gideceğiz beni götüreceksiniz hakkımı helal etmem! Bora'yada dedim sen de duy Levo!"

"Tamam lan gideriz hafta sonu."

Levent bana dönüp sırıtarak göz kırpmış sonra Çeto'ya gülmeye devam etmişti, köfte rüyasını tekrar anlatmaya başlamıştı. Bense az önce de takılı kalmıştım farkında olmadan.

Kafamı çevirip önüme döndüm ve sadece tostumu düşünmeye çalıştım.

[ I. Kitap ] Yarına Kadar (bxb) • [Tamamlandı]  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin