71

7.2K 394 22
                                    

* Imagine Dragons- Stuck

Perşembe 12.02

Bora

"Yeter artık ya! Yeter! Çok sıkıldım."

Önümdeki kafa sikici kimya sorusundan başımı kaldırmadan göz ucuyla Çetin'e baktım, ağlayacak gibi duruyordu. Levent ise harıl harıl soruları çözmekle meşguldü. Gerçekten nasıl denk gelmişti, üçümüzün de en sevdiği ders farklıydı, bu bir lütuftu sanırım. En azından birbirimize ders çalıştırabiliyorduk.

"Oflama Çetin. Yapsaydın ödevi. Öğleden sonra kimya var, yapma da Esra hoca da bizi... Neyse."

Kafasını kağıttan kaldırmadan kendi kendine homurdanmaya devam ediyordu, halbuki kendisi de yapmamıştı, tabi bunda benim de payım vardı.
İçimden sırıtırken Çetin de içimden geçeni söylemişti

"Kanka siz de yapmamışsınız amına koyayım! Hadi benim aklım bir karış havada ve bir ihtimal aklımı yerine koydum. Yine de anlamam lan. Sen niye yapmadın?"

Kağıt üzerinde makine gibi hareket eden eli durduğunda saniyelik bana bakmıştı, dudağının ucu yukarı kıvrılırken Çetin'e döndü
"Benim bu soruları öğle arasında bile çözecek kapasitem var oğlum, ne fark eder."

Çetin'in ağlamaklı suratı yavaş yavaş korkutucu bir gülümsemeye dönerken aynı zamanda Levent'e yaklaşıyordu.
Şuan Levent bile biraz tırsmış görünüyordu, ki çok haklıydı. Çetin'in o şakacı ve –bazılarına göre- sevimli halleri iki durumda yerini katil bebek Çaki'ye bırakıyordu. Ya acıkmıştır ya da birisi önünden yemeğini almıştır.

"Neyse ki bu soruları öğlen çözecek kapasitede bir kankam var."

"Rüyanda gö-" Çetin Levent'in lafını bitirmesine izin vermeden arkadan boynuna sıkıca sarılmıştı. Ona sorsan sevgi gösterisiydi Levent'e sorsan muhtemelen öldürme girişimiydi.
Onların hallerine gülmekten alamadım kendimi şebek gibiydi bu Çetin ulan

Laboratuvardaki kahkahalarıma karşılık Levent olabildiğinde kötü bakışlar atmaya çalışıyordu ama aynı zamanda Çetin'i itmeye çalışıyordu "Ulan ayı çek kollarını!"

Her ne kadar eğleniyor olsam da sevdiceğimi bu kadar erken kaybetmek istemediğim için araya girmeye karar verdim
"Şşh Çaki! Bırak çocuğu yeter ölecek. Geçirirsin ödevi kendine işte."

Sonunda Levent'i bıraktığında Levent hızla arkasındaki Çetin'e bir tane yapıştırmıştı "Lan zayıf bi şeysin bi de nerden geliyor bu güç?"

Çetin sırıtarak yerine otururken olmayan kol kaslarını gösterdi "Evdeki küçük şeytanla çok alıştırma yapıyorum. Her neyse acıktım ben! Yemek yiyelim!"

"Bitmedi ki daha?"

"Evet harika bir fikir Bora kardeşim, bence de ben kantine gidip yemeliyim sizde ödevi yapmalısınız yoksa yetiştiremeyiz."

Boş boş Çetin'in suratına bakarken yanağımdan makas almaya çalışan eline sertçe yapıştırdım "Bize de al it."

"Tamam tamam alırım iyi yapın ödevi."

Levent aşkla kantine koşan Çetin'e gözlerini devirip gülmeye başladı "Aç ayı günde kaç öğün yiyor hala doymuyor. Bunu alana acıdım."

"Kendi gibi birini bulur bu kesin."

Kafasını kağıttan kaldırıp içi gülen gözleriyle bana baktı.

"N'oldu?"

"Hiiç." Dedi uzatarak ama sırıtıyordu aynı zamanda. Sonra gözleriyle kağıdımı işaret etti "Var mı yapamadığın?"

"Sadece 9. Soru."

Sandalyesini yanıma çekip kağıdıma bakarken çok yakınımdaydı, birden kalbim yine acayip derecede hızlanmaya başlamıştı. Özellikle bu kadar dibimdeyken kokusu bütün hücrelerimi işgal ediyordu.

"Bak aslında doğru başlamışsın sadece gidişat..." Saçları da giderek uzamaya başlamıştı, birkaç tutamı gözlerinin önüne geliyordu. Bayılıyordum saçlarıyla oynamaya, özellikle sabah bunu yapmayı çok seviyordum. Ben Levent'ten erken kalkardım genelde, o uyurken onun saçlarıyla oynamak yeni alışkanlığım olmuştu. Farkında olmadan kahvaltı yapmaktan bile önemli ve sevdiğim bir alışkanlık haline gelmişti.

"Bora?"

"Hı? Efendim?"

Otuz iki diş bana sırıtırken fazla öpülesiydi, ve fazla yakındı. "Dinlemiyorsun değil mi?"

"Dikkatim çok dağılıyor yoksa senin hocalığınla bir problemim yok."

"Ne dikkatini dağıtıyor ki?"

Ama cevabını biliyordu zaten, gözleri sırıtan dudaklarımla ona bakan gözlerim arasında gidip geliyordu.
Sandalyemde biraz daha ileri gidip aradaki mesafeyi en aza indirdim, burunlarımızın ucu birbirine değerken çoktan gözlerini kapatmıştı

"Sen kötü bir öğrencisin."

Ağzımdan kıkırtı kaçarken uzanıp o beni öpmüştü. Elini yanağıma yumuşakça koyup alt dudağımı yalayıp hafifçe çekiştirmişti. Dillerimiz birbirine değerken daha fazlasını isterken buldum kendimi.

Ağzımın içine doğru inlerken istemsizce dudağını ısırmıştım, sonra ısırdığım yeri iyileştirmek ister gibi öpmüştüm.
Yanağımda olan elinin üzerine elimi koyup geri çekildim ama hala çok yakındık. Okulda olduğumuz için ikimizde dikkat etmeye çalışıyorduk.

Koridordan Çetin ayısının sesleri gelince yanağımdaki elini indirip biraz mesafe koymuştu aramıza ama yine de yakındık. Elini dizime koyup masanın altından elini tutmaya devam etmiştim.

Çetin içeri girdiğinde hala bana bakıp gülümsüyordu. Birbirimizden gözlerimi çektiğimizde Çetin'in neden böğürdüğünü ancak anlamıştım, ağzı sincaplar gibi şişmişti, tostunu yolda yemeye başlamış ayı.
Karşımıza geçip oturduğunda bizim de tostlarımızı önümüze itmişti.

"Afiyet olsun gençler tostların parasını nakit ve nakit olarak kabul ediyorum mesai saati bitmeden verirsiniz."

Çaki'ye gülüp tostuma uzandım, ikimizin de onu ciddiye aldığı yoktu, onun da ciddi olduğu yoktu zaten. Konu yemek olunca hiçbir şeyin gözünün yaşına bakmazdı, buna parası da dahildi.

Levent'e tostuna uzandığında mecburen ellerimizi çekmek zorunda kalmıştık, dudaklarını dışarı sarkıtıp kısa bir bakış atıp tostunu ısırmıştı.

 Tost yerine onu ısırmak istiyordum şimdi, harika.

*
Merhaba gençlerr, umarım hepiniz iyisinizdir hem bedenen hem ruhen, kendinize her iki şekilde de iyi bakmaya çalışın, seviliyorsunuz. ❤️

[ I. Kitap ] Yarına Kadar (bxb) • [Tamamlandı]  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin