47

11.2K 599 48
                                    

Aynı Gecenin Devamı 22.40

Levent

Bora'yla mesafeyi hızla açıp aynı anda kapıya döndük. Beynim henüz doğru düzgün düşünecek konuma gelmemişti ama Bora benimle aynı durumda değildi anlaşılan. Hızla sudan çıkmış kapıya ilerliyordu ki o daha yolun yarısına gelmeden kapı açılmıştı.
Gelen kişi 50'lerinde bir amcaydı, kıyafetinden anladığım kadarıyla da güvenlik görevlisiydi.

Derin bir nefes alıp kendimi suya bıraktım, Bora'nın aşırı hayal gücü bana iyi gelmiyordu. Halbuki mantıklı düşününce olabilecek en olası senaryo buydu.

Daldığım sudan çıkıp kafamı ki sayan salladım hızlıca, o ara Bora'yla güvenlik görevlisi amcanın gülüşme sesleri geldi kulağıma. Sudan çıkıp minik adımlarla yanlarına ilerledim

"Çok geçe kalmayın, erkenden açılıyor burası." Oldukça güleç bir yüzle bize el sallayıp girdiği kapıdan geri çıkarken Bora'ya döndüm

"Tamam Ahmet abi."

"Bi sıkıntı yok dimi?"

"Yok ya, geleceğimizden haberi yokmuş ışıkları görünce endişelenmiş."

Kafamı anladığımı belirtir şekilde salladım, üşümeye başlamıştım. Hızla vücudumu süzdü

"Gidelim istersen, üşümeye başladın."

"Ocak ayında anca bu kadar oluyor işte."

Kıkırdayıp daha önce fark etmediğim kapaksız dolaptan iki beyaz havlu kapıp birisini bana fırlattı, diğeriyle de kendi vücudunu kurulamaya başladı.

Üstümüzü giyinip tesisten dışarı çıktığımızda soğuk rüzgar bu sefer daha çok işlemişti. İkimizde hızla sıcak taksinin içine atladık, şimdi bunun üzerine çok güzel uyuyabilirdim. Kendimi yorgun ama bir o kadar da huzurlu hissediyordum. Son zamanlarda bu duygu çok yabancıydı bana. 

Huzurlu hissetmek.

Sonra taksinin üstüne düşen yağmur taneleri hızlandı, doğa kendi orkestrasını sahneye çıkarmıştı. Gözlerimi araladım ve dışarı baktım, yağmurun camdaki izi dışarıyı bulanıklaştırmıştı, nedense şimdi daha güzeldi. Çünkü tek görebildiğim buğulu ışık izleriydi.
Ardından aklıma gelen şahısla diğer tarafa döndüm, hemen dibimde duruyordu. Kafasını koltuğa yaslamış beni izliyordu. Onu taklit ettiğimde yüzünde ufak bir gülümseme oluşmuştu

"Ee benim hediyem ne?"

"Söyleyemem." Dedim, "Gerçi seninkinin yanında sönük kalır ama yapacak bir şey yok."

Gülümsedi "Ne olduğu o kadar da önemli değil, önemli olan kimden geldiği."

Ona sadece bakışlarımla karşılık verdim, hiçbir zaman söyleyeceklerini sakınan bir çocuk olmamıştım ya da ne diyeceğini bilmeyen ama yine son zamanlarda Bora'nın karşısındayken bana olanlar tam olarak buydu. Birbirimize belli belirsiz gülümserken taksinin içini zil sesi doldurdu, Bora'ya aitti.

Göz ucuyla arayan kişinin Dilara olduğunu görmüştüm, içime bir yumru otursa da artık şaşırmıyordum da. Sadece bu konuyu daha fazla deşmek istemiyordum. Varlığından haberdar olduğum ama kendime dahi itiraf etmek istemediğim duygularla çok iç içeydi bu mevzu.

Bora telefonu cevaplarken ben tekrar dışarı çevirmiştim kafamı
"Efendim...Dışarıdayım...Levent var yanımda...Evet...Tamam...Biliyorum unutmadım...Tamam...Görüşürüz...Ben de seni..."

Zar zor yutkunup buğulu camı izlemeye devam ettim. Ağzımı açmaya cesaretim yoktu çünkü çıkacakları ben de tahmin edemiyordum. Bu sıralar kendi hareketlerimi de kestirmek zordu.
Her şey iyice sarpa sarmıştı.

[ I. Kitap ] Yarına Kadar (bxb) • [Tamamlandı]  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin