(Bütün okuyucularıma şuana kadar olan kusurlarıma rağmen beni desteklediği için teşekkürler fakat daha çok oya ve okunmaya ihtiyacım var. Eğer bana yardım etmek isterseniz sadece bir kaç arkadaşınıza kitabımdan bahsederseniz ve oylarınızı eksik etmezseniz çok ama çok mutlu olurum. Şimdiden çok teşekkürler❤)
O beni bırakmaz , bırakamaz... Biz onunla daha çok şey yaşayacağız... Biz, birlikte her şeyi yapabilecek güce sahibiz... O, o çok güçlü... Asla bırakmaz beni .... Asla
Resmen bir uçurumun kenarında, uçurumla bakışıyordum. Kendi huzurun, kendi geleceğin ve kendi hayatın tamamen senin ellerinde... Her an, her saniye senin alacağın nefesi ölçüyorken ve bu saniyeler her an biraz daha azalırken, beynim karar verme fonksyonlarını kaybediyor, olayları algılamakta zorlanıyordum. Ve saniyeler sonra benim hayatımın devam edebileceğini temsil eden o ses... evet, o ses...
Öhö öhö öhööö!
İşte evet, evet o-o uyandı!
Ağzındaki bütün suları çıkardıktan sonra ayaklanmaya çalıştı. Ne olup bittiğini anlayamamıştı. En sonunda pes etti ve kendini tekrar kollarıma bıraktı. Sanki bir uzay yolculuğuna çıkıp, yıllar sonra Dünya'ya geri dönmüş gibi bir ifade vardı yüzünde. Ayrıca ölüme yakınlığından kaynaklanan, yüzünün aklığı...
Herkes alkışlıyor, bağırışıyor, birbirine sarılıp şükrediyorlardı. Bense hala sevinememiştim. Çünkü o anki şaşkınlık ve sevinç, beynimin felç sebebiydi. Hala kendimi toparlayamadığım bir an Yıldız beni omuzlarımdan sarstı ve bana sımsıkı sarıldı, ellerimde yatan Deniz'i umursamadan.
– Başardın! Yaptın işte! Rüzgar kendine gelsene! Heeey, bak Deniz yaşıyor; Hem de senin sayendee!
Yıldız'ın sözleri sayesinde kendime gelmiş, Deniz'e hayranlıkla bakıyordum. Bu zorluğun üstesinden ikimiz kalkmıştık. İşte tam da şimdi sevincimi tüm gücümle haykırmıştım.
– Deniz! Allah'ım şükürler olsun!
Fazla tepki vermemek için kendimi zorluyordum. Çünkü onun bunu anlamaması gerekiyordu. O, beni kendisi bulmalıydı, kendisi. Neden karşısına çıkıp " Deniz, ben yıllardır sana sırılsıklam aşığım!" diyemiyorum diye düşünüyorsunuz. Ama lütfen, çok sabırsızsınız. Her şey teker teker ortaya çıkacak, devam edin.
–Ben, bana ne oldu?
En sonunda konuşmuştu. Fark ettim de sesini ne kadar da özlemiştim.
–Sen, şelaleye düştün, ve bir baygınlık geçirdin. Ama merak etme, ciddi bir durumun yok.
Hoca da rahatlamış ve kendine gelmişti.
–Ah be güzelim, korkuttun hepimizi!
–Ah, pardon hocam!
–Peki ya sen nasıl boğuldun böyle?
–Şey, ben yüzme bilmiyorum da. Suyun kıyısında duruyordum ve sonra ayağım kaydı ve suya düştüm. Yani sadece biraz nefessiz kaldım galiba.
–Her neyse, sonuçta herkes iyi. Ha bir de Rüzgar, aferin sana. Sen olmasan kim bilir ne yapardık. Hepimiz şoktan far görmüş tavşana döndük.
–Ne demek hocam, kim olsa yapardım.
–Bir dakika, senin adın Rüzgar mı? Aa, sen revi-
–Evet, benim. Sen kendini hiç yorma.
Biraz daha oturup dinlendikten sonra öğrencilerin bazıları ayaklanmaya başladı. Deniz de kendini iyi hissettiğini bana zorla inandırarak ayaklandı ve hepimiz kamp alanına doğru yol aldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MESAJ (düzenleniyor)
Teen FictionHer şey telefonuma gelen bir mesajla başlamıştı. O günden beri merakım bedenimi ele geçirmiş, yazan kişinin kim olduğunu bulmak için maceradan maceraya atlamak zorunda kalmıştım. Kimsin sen? Beni alev alev yakacak bir ateş mi yoksa fırtınada hortumu...