Sevim Teyze

191 14 6
                                    

       BİP BİP BİP BİP BİP!

Elimi rastgele komodinin üstünde gezdirdim ve telefonumdaki alarmı susturdum. Yaşamın neden olduğunu sorgulama rutinim, bugün daha bir farklıydı. Hiç olmadığım kadar halsiz ve ruhsuz uyanmıştım güne. Bu halsizliği haftasonumun hareketli geçmesine verip yataktan zorla da olsa kalktım ve banyoya yöneldim. Yüzümü iyice yıkayıp kendime gelmeye çalıştıktan sonra, işlerimi halledip banyodan çıktım. Bir süre elbise dolabımla bakıştıktan sonra duran beynim tekrar çalıştı ve bir kot pantolon ile bir siyah tişört alıp üzerime geçirdim. Yüzüme ve saçıma hiçbir şekilde bakmadan ve müdahale etmeden dün gece heyecanla (!) hazırladığım çantam ile telefonumu alıp odadan çıktım. Annemin evden çıkmadan önce masaya koyduğu şeylere bakıp zorla da olsa ağzıma bir şeyler tıkıştırdım ve girişten anahtarı alıp evden çıktım.

           Havalar her ne kadar güzel olsa da sabahları serin olurdu ve ben bu kafayla yanıma hırka bile almamıştım. Güzeller güzeli kafamı bir çırpıda sövdükten sonra okulun yakın olmasını bahane ederek yoluma devam ettim. Adımlarımı hızlandırdım ve okulun bahçesinden içeriye daldım. Merdivenleri çıkarken yavaşladım ve sakin bir şekilde okuldan içeriye adımımı attım. 

        İkinci kata çıktıktan sonra sınıfa doğru ilerlerken aklıma ilk dersin Edebiyat olduğunun gelmesiyle aniden durdum. Geldiğim yolun tersine doğru ilerlemeye başladım. İkinci koridordan sağa döndüğümde tam dolaplara yaklaşacakken aniden döndüğüm duvarın arkasına saklandım. Asıl amacım olan Edebiyat kitabımı dolabımdan almak tamamen aklımdan uçup gitti. Gördüğüm manzara benim sabahları yeterince güzel olan kafamın daha da allak bullak olmasına sebep oldu. İki karış açılmış ağzımı elimle kapatıp izlemeye devam ettim. Hala aklım almıyordu, Yıldız'ın Kerem'in yanında ne işi vardı?!

            Resmen kırk yıllık dostmuş gibi muhabbet edip gülüşüyorlardı. Belki de öylelerdir, yıllardır arkadaşlardır. Ama mantığını sorgularsak ve yıllardır tanıştıklarını düşünürsek, Kerem'in tanımadığım tek arkadaşı olma ihtimali saçma geliyordu. Kerem'le birlikte olduğum dönemlerde bana bütün arkadaşlarını tanıtmıştı ve her birini de çok net hatırlıyordum. Ve Yıldız'ı şu zamana kadar hiç görmediğime adım gibi emindim. Dolayısıyla yıllardır tanışma ihtimali suya düşüyordu. Peki ya onları bu süre içerisinde bu kadar çabuk yakın arkadaş yapan şey neydi??

           Aslında Kerem'in yeni fark ettiğim yüzünü düşünürsek, Yıldız'ı da kandırmak gibi bir amacı olabileceğini düşünüyordum. Sonuçta bana ne yaptıysa ona da yapabilirdi ve benim Yıldız'ı korumam gerekiyordu. Kerem'in amacı her ne olursa olsun, Yıldız'ı ona yem etmeyecektim.

         Ben kafamda olanları kurgularken son anda bu tarafa geldiklerini fark ettim. Hala birbirleriyle konuştukları için beni fark etmemişlerdi. Hızlıca geldiğim yöne geri döndüm ve koşmaya başladım. Hemen sağ taraftaki kızlar tuvaletine daldım ve bir kabine girip kilitledim.

       Nefes nefese klozet kapağının üstüne oturduğumda kalbim deli gibi çarpıyordu. Heyecan ve korkudan elim ayağıma dolaşmıştı. Nefes alış verişlerim normale döndüğünde, sakince kabinin kapısını açtım ve lavaboda yüzümü yıkadım. Hiçbir şey görmemiş gibi davranmam gerekiyordu ve Rüzgar'la Ateş'e de bu şeyden daha sonra bahsetmem gerekiyordu. Şimdi olmasa da daha sonra bahsetmeliydim çünkü Yıldız'a onlar da değer veriyordu. Üstün oyunculuk yeteneğimi kullanarak (!) Yıldız'a bir şey çaktırmamam gerekiyordu ve bu iş benim için çok zordu. Ona yaşadıklarımı ve kendi fikirlerimi en yakın zamanda anlatmalıydım ki oyunculuğuma da bu konuda hiç güvenmiyordum. Hızlıca kızlar tuvaletinden çıktım ve dolapların olduğu koridora geri döndüm. Çok şükür gitmişlerdi ki ders de başlamak üzereydi. 

MESAJ (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin