3 • Morris Minor.

2.7K 184 204
                                    

Harry

Günüm çok güzel başladı, kendi kendime uykumu almış bir şekilde uyandım ve kahvaltımı yapıp karnımı doyurdum, demek isterdim tabi ki ama kesinlikle böyle olmamıştı.

Dün gece Elise ile uzun uzun konuşmuş, ikimiz için de neler yapabileceğimize değinmiştik. O benim için bir 'Yapılacaklar Listesi' çıkartacağını söylemişti ve işe yarayacağından oldukça emindi.

Ben ona pek yardımcı olamamıştım, henüz. Gerçi ortada olan daha çok benim sorunumdu. Geçirdiğim üç yılı ona daha detaylı bir şekilde anlatmıştım.

Bir ara Elise'i cidden üzmüştüm ve bu yüzden kısa süreliğine vicdan azabı çekmiştim ama sonra geçmişti çünkü o da üstünde pek fazla durmamıştı.

Aniden bana "Taşındığım zaman yaptığım keklerden var, beğenmiş miydin? Yine ister misin?" diye hevesle sorduğunda kaşlarımı çatıp ne dediğini anlamaya çalışmıştım.

Bu sırada Elise bana güzel kehribar gözlerindeki merakla, cevap beklercesine bakıyordu ve ben hâlâ ne dediğini anlayamamıştım.

Bakışmamız biraz daha sürdüğünde bundan sıkılıp "Ne dediğini anlamadım." dedim dürüstçe. O da, sanki anlama sorunları olan biriymişim gibi tane tane tekrar söyledi.

"Buraya taşındığımda, kek yapıp sana getirmiştim onlardan var, yine getireyim ister misin?"

Dediği şeyi anlamamla yüzümün utançla kızarmaya başladığını hissedebiliyordum. Bir elimle ensemi ovuşturdum gergince. "Şey, ben onları tadına bakmadan şeye attım, çöpe."

Siktir, sadece çok güzellerdi diyemez miydim? Ya da arkadaşım geldi ve hepsini yedi, bana bırakmadı demek de iş görürdü. Ne sikime bunu söylemiştim ki.

"Ne? Neden?!" Diye haykırdı Elise haklı bir şaşkınlıkla. Gözlerinden silik bir kırgınlığın geçtiğini fark ettiğimde kendimi tokatlamak istedim ama buna rağmen çenemi kapalı tutamayıp daha da batırdım her şeyi.

"Çünkü ilk taşındığında senin tuhaf birisi olduğunu düşünüyordum," Hâlâ öyle düşündüğümü söylemedim. "Tuhaf bulduğum ve tanımadığım birinin keklerini yemek istemedim."

Aramızda sessiz birkaç saniye geçtikten sonra sanki nefesini bir süredir tutuyormuş gibi soluklandı ve "Neyse," dedi Elise. "Yine ve yine senin gerizekalılığınmış, çok güzel kek yaparım."

Beyaz boyalı, içi kırmızı deri döşemeli bir Morris Minor'ın yolcu koltuğunda giderken bunları düşünüyordum. Ah, bir de buraya nasıl geldiğim vardı, nasıl uyandığım...

Dün oldukça geç bir saatte Elise'in yanından ayrılıp evime gitmiş ve kendimi yatağıma atmıştım. Üzerimi bile değiştirmeye üşenmiştim ki bunu pek yapmazdım.

Uykumu alana kadar saatlerce uyuyabileceğimi düşünerek yatmama rağmen, bana beş dakika gibi gelen bir süreden sonra kapım çalınmıştı.

Homurdanarak yatakta dönmüş ve kim geldiyse siktirip gitmesini beklemiştim ama öyle olmadı. Ben küfürlerime devam ederek yataktan kalkana ve kapıyı açana kadar çaldı.

Karşımdaki kişi, Elise Jane Lovelace bana enerji saçan gülümsemesi, lenslerinin arkasına gizlediği parlak gözleriyle bakıyordu. Sırtında bir çanta vardı. Dünki pembe şişme mont yerine bugün kalçasına gelen koyu kırmızı, kadife bir kaban giymişti. Kabanıyla hemen hemen aynı renk sivri burun botları dikkat çekiyordu.

Siyah eteğiyle bugün giydikleri hoş bir uyum yakalamıştı ve gözlerimi gözlerine kenetlediğimde onları kocaman açtığını görmüştüm.

The Love Song | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin