8 • Deja Vu?

1.9K 136 222
                                    

Harry

Deja-Vu?

Hissettiğim buydu. Deja vu. Nereden geldiğini bile bilmiyordum ama hissediyordum. Bu anı daha önce yaşamadığıma adım gibi emindim. Ya da benzerini. Burada ya da İngiltere'de. Hiçbir yerde.

Pekala... Derin nefes al.

Onlar kol kola binanın girişine gelirlerken asansörü kullanacaklarını düşünüp merdivenleri bir kat tırmandım. Yaptığım şey doğru değildi ama yine de...

Kimin umurundaydı ki sahiden?

İçeri girdiklerinde Robert kıkırdıyordu.

"Seni çok özlemişim. Nasıl geçti iki haftan?" Dedi ilgili bir sesle. Asansöre ilerlediklerini duyabiliyordum.

"Aynı şeyler işte. Hasret gidermeler, çokça ağlaşmalar, doktorlarla konuşmalar."

"Bir gelişme var mı peki?"

Bu pisliğin sesinde bir şey vardı. Daha önce duymadığım bir şey, insanı kendine çeken ve değerli hissettiren. Bu adamla Elise'i gözümün önünde yemeye çalışan aynı kişi miydi?

"Hâlâ aynı fikirde, hiçbir şeye karışmamamı söylüyor. Yeni bir hayata başladığını. Bunun ona bir zararı olmadığını. Ama bana zararı olduğunu anlamıyor Rob. Bunun kalbimi ne kadar kırdığını anlamıyor."

Elise'in ağlamaklı sesini duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Bir sorun mu vardı. Tanıdığı, sevdiği biri hasta mıydı? Yardım edebileceğim bir şey var mıydı?

Yapabileceğin bir şey olsaydı yardımını isterdi zaten, diye geçirdim içimden.

Onlar asansöre binmeden önce duyduğum son şey Elise'in Robert'a sinsi bir sesle  "Peki siz ne yaptınız? İyi vakit geçirdiniz mi?" demesiydi.

Onlardan sonra hızlı adımlarla merdivenleri tırmandım ve evime geri döndüm. Belki sevgilisinden fırsat bulabilirse döndüğünü söylemek için yanıma gelirdi.

Eve girince ilk olarak yatağımı düzelttim. Salonda, sehpanın üzerini toparladım. Yastıkları koltuğa yerleştirdim. Mutfaktaki bulaşıkları hallettim ve hazır başlamışken evi de süpürdüm.

Ben bunları yapana kadar Elise hâlâ gelmemişti.

Sonunda kendimi koltuğa atıp kollarımı karnımın üzerinde birleştirdim ve tavanımı izlemeye başladım. Tam üstümde bir çatlak vardı ve bu bana izlediğim dizilerden birinin güzel bir bölümünü hatırlattı.

Başımı çevirip sehpanın üzerinde duran kalem ve defteri görünce doğruldum ve defter ve kalemi elime aldığım gibi iki satır karaladım.

Uzun bir süre bir araya getirdiğim kelimelerle bakıştım ve göğsüm sıkıştı. Genzim yanmaya başladı. Zil sesiyle kendime gelip sanki tehlikeli bir şeymişçesine defteri koltuğa fırlatıp ayağa kalktım.

Ağır adımlarla kapıya ulaşıp kolu indirdiğimde karşımdaki Elise'in ta kendisiydi.

Gözlüklerini takmış ve özel gözlerini ortaya çıkarmıştı. Siyah saçlarını küçük bir topuz haline getirmişti. Bakışlarımı aşağı indirdim. Üzerinde tayt ve kazak vardı. O an elinde tuttuğu şeyi fark ettim.

Bir saklama kabı.

Beni ittirip içeri geçerken "Selam." dedi. "Beni özledin mi? Dürüst ol."

Ona cevap vermedim. Evet özlemiştim. Kısa süredir içinde olsada hayatımdaki yokluğu belli olmuştu.

Kabı masaya bırakıp koltuğa yerleşti.

"Neden konuşmuyorsun ve bana öyle bakıyorsun?"

Nasıl baktığımı tahmin edebiliyordum. Kaşlarımı çatmıştım. Sinirlerimin bozuk olduğu epey belli olmalıydı.

The Love Song | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin