Son bir kere Yoongi'nin kapısını tıklattım ve bütün gece olduğu gibi bir yanıt alamadım. Yoonji de aynı şekilde odasına girmiş ve bir gün boyunca çıkmamıştı. Orada neler yaşandıysa ikisini de sarstığı açıktı ama Yoongi iki kat daha fazla yara almış gibi duruyordu.
İçeriye girdiği zamanki hali gözümün önünden gitmiyordu. Aslında artık bazı şeyleri merak etmiyordum. Çünkü merak ettikçe daha fazla karışıyor ve daha çok merak edecek, öğrenmem gereken şeyler çıkıyordu. Sadece zamana bırakmayı deneyecektim, her şeyi olmasa da bir kısmını öğreneceğime emindim.
Tae saçlarını karıştırırken gelen mesaj sesiyle elini cebine atıp telefonunu karıştırmaya başlamıştı. Hemen mesajı Jungkook'a gösterirken, kaşlarını çatıp okumasından sonra gözlerini devirmişti.
Sonra kendi telefonunu çıkarmış ve parmağıyla üçten geriye doğru saydıktan sonra elindeki telefon titreyince bir daha gözlerini devirmişti.
Meraklanarak yanlarına gittiğimde Taehyung kendi telefonuna gelen Yoonji'nin mesajını bana gösterdi.
'Tae, Yoongi bir şey yedi mi? Kaburgalarım sızlıyor, karın boşluğuna da fazla tekme attılar, benimki de ağrıyor resmen... Her heyse, ağrı kesici almasını sağlayabilir misin?'
Sonra Jungkook kendi telefonunu elime verdi Yoongi'nin mesajını okurken ikizlerin bu kadar güçlü bağları olması beni şaşırtmıştı.
"Kook, Yoonji bir şeyler yedi mi? Ağlamıyor değil mi? Arada kontrol edin."
Jungkook ellerini saçlarının arasından geçirip gülümseyerek Tae'nin elinden tuttu ve mutfağa süreklemeye başladı. Ben ise kıkırdayarak onları arkalarından izledim. Yemek hazırlamalarını beklerken boş koridoru ve etraftaki değişik tabloları incelemeye başladım. Duvar boyunca ilerlerken tablolardan alakasız duvara asılmış fazla büyük olmayan çerçevelere baktım. Yoongi ve Yoonji'nin birkaç küçüklük fotoğrafı vardı.
Yoongi ve Yoonji en fazla on yaşındayken çekilmişti. Gülümseyerek bir kadına sarılıyorlardı. Kadını dikkatli incelediğimde Yoongi'nin parkurdayken omzuna o gümüş bıçağı saplayan kadın olduğunu fark etmemle odaklandığım resimden birden sıçrayarak koridorda ellerinde tepsiyle giren ikiliye baktım.
"Hey sorun ne? Yoongi mi azarladı?"
Kafamı hızla iki yana sallarken derin nefesler alıp Tae'nin elindeki tepsiyi kavradım. Yoongi'nin odasının kapısını bu sefer Jungkook çalmıştı ve sıkılgan bir bekleyeme başlamıştı.
"Eğer kapıyı açmazsan ve bu lanet yemekleri yemezsen Yoonji'ye de yemek götürmem Min Yoongi." Jungkook sinirlenince kesinlikle hafife alınmayacak birine dönüşüyordu, içeriden gelen ses de bunu kanıtlıyordu.
"Kapı en başından beri açık salaklar." Bunu duyduğum an gözlerimi büyüterek hızla elimi kulba attım ve açıldığını gördüm. İçeriye girerken Jungkook bu sefer Yoonji'ye yemek yedirmek için Yoongi'yi kullanıyordu.
Aslında baya da zekiceydi. Bunu aklıma yazmıştım.
Birden odaya girdiğimde hiç böyle bir şey beklemediğim için istemeden şaşkınlıkla öylece kalmıştım.
Bembeyazdı. Yatak, duvarlar, giysi dolabı... Her şey bembeyazdı. Yoongi'yi ararken yataktaki kocaman yastıkların arasında gömülmüş ve üstüne de beyaz örtüyü çekerek tamamen kamufle olduğunu fark etmemle bu haline kıkırdamıştım.
Yatağın üstünde olan dört beş tane kocaman yastığı çekmek için tepsiyi çalışma masasına bıraktım ve hızla yastıkları yere atmaya başladım. Sonunda büyük yatakta Yoongi'nin bedenini bulmamla örtüsünü çekmek için elimi attığım an boğuk çıkan sesi adeta tüylerimi diken diken etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smeraldo | yoonmin
Fanfiction"Smeraldo, çiçek açacak. Ruhumda ya da toprakta, kim bilir belki de alevlerin arasında." x [taekook + namjin]