Uyuyamıyordum.
Yastığa başımı koyduğumdan beri sadece olanları düşünüyordum. Her şey o kadar karışıktı ki, uyku yanımdan bile geçmiyordu. Sadece cevaplara ihtiyacım vardı ve uykusuzlukla gelen baş ağrım sinirimi tetikliyordu.
Birden yataktan fırlamamla odamdaki banyoya adımladım.
Aynada gördüğüm eski Jimin'di, beni ürküten tarafım. Lise zamanları sağlıklı geçen biri değildim ama altında kalacak kadar da zayıf değildim. Lise mezuniyetim aklıma gelince yüzümde ürkütücü gülümseme belirdi.
Ah, bu Jimin'i tanıyordum. Ama beni ürküten, gücüydü. Hiçbir şeyin ezip geçmesine izin vermediğim benliğimle gurur duyuyordum. Güzel yüzüm yüzünden veya erkeklerden hoşlandığım zamanlar çok salak etiketler yapıştırılıp herkesin dilini dolaşmıştım.
Sonra sevimli lanet suratımı değiştirmek istemiştim. Ama sonrasında içinde bulunduğum buhrandan silkelenerek asla böyle bir şey yapmayacağım konusunda kendimi dizginlemiştim.
İnsanlar konuşurlardı. Karşısındakini kırdığı bilip bilmeden veya sende yaratacağı etkiyi düşünmeden. Ben de bunları umursamamayı ve onların dediği Jimin'i değil de kendi kendimi aramaya koyulmuştum.
Göz altlarımdaki morluklar, amcamla girdiğim kavgalar sonrasında benimle alay ediş şekli üstünde çok düşündüğümden oluşurdu. Dayak yediğim de olmuştu ve beni koruyan olmadıkça kendimi korumayı öğrenmiştim. Lavabonun yan tarafına yasladığım ellerim ile gözümü kırpmadan kendime bakıyordum.
Kendimle gurur duyuyordum.
Sağlıklı ve güçlü bir birey olarak o lanet evden ayrılmış ve kendi hayatımı kurmuştum. Annemi en son on yaşlarında görmem ve babamı tanımamam benim hayatımda öyle büyük bir boşluk da değildi.
Çünkü hayatımda boşluk açacak kadar yer edinmemişlerdi ve onların yanımda olduğu zaman hissettiğim duyguları bilmediğimden, pek de takıldığım bir nokta değildi.
Her alanda kendime yetebilirdim. Şimdiki olduğum ben ile kendime yaklaşmış gibi hissediyordum çünkü ne en baştaki geceleri ağlayıp gündüzleri göz torbalarıyla gezen Jimin ne de liseden sonra her konuda kendine yeten güçlü, hırslı ve asabi Jimin'dim ben.
Birinci halimde zayıflıklarımı fark etmiş, ikinci bende ise onları ortadan sert bir şekilde kaldırarak güçlü olduğumu kanıtlamıştım. Kimliğimi hala bulabilmiş değildim ve bilmediğim yönlerimi keşfetmek beni ürkütüyordu.
Ergenliğimde yerine oturmaya başlaması gereken kimliğim biraz geç şekillense de ben kendimi idare edebiliyordum. Aynada zırlayan bir Jimin görsem de yakıp yıkan bir Jimin görsem de bunlar benim birer parçamdı.
Buraya geldiğim günden beri ise tekrar zayıf hissediyordum. Bir şeyi bilmiyordum, sistemi veya eğitim olaylarını bilmiyordum. Şiddetle iç içe bir geçmişim olsa bile bu yöntemi sık kullanmazdım. Daha önce sadece televizyonlarda gördüğüm silahları burada oyuncak gibi yanlarında taşıyorlardı. Buraya geldiğimden beri fazla konuşmamış ve ürkek gibi görünüyordum.
Oysa beni kimsenin korumasına ihtiyacım olmadığını en kısa sürede göstermem lazımdı. Belki de gerçek beni bulurdum, ha?
Suyu açıp ne ara lavaboyu sıkı sıkı tuttuğunu bilmediğim beyaz parmak boğumlarımı serbest bıraktım. Yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa baş ağrım için kahve yapmaya adımlarken evde tek uyumayanın ben olmadığımı fark ettim.
bir yerlerden kağıt hışırtıları gelirken mutfağa girmemle açık olan ışık tüylerimi diken diken etti. Kafasını büyük kağıt parçalarına gömmüş bir şeyleri yazıp çizen ve not alan Yoongi'yi görmemle geniş yemek masasının yanına adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smeraldo | yoonmin
Fiksi Penggemar"Smeraldo, çiçek açacak. Ruhumda ya da toprakta, kim bilir belki de alevlerin arasında." x [taekook + namjin]