Ra geldi çiçeğim.
Mavi tarafa döndüğün geceler dilerim.
Seni seviyorum, iyi okumalar.
Frezya
Uyku değil miydi bir süreliğine bizi seni yaşamdan koparan? Başka bir aleme kısa süreli götüren ve bazen acıyı bazen de en acıyı tattıran. Damarları belli olan gözleri normalden fazla açık ve nefes nefeseyken sorduğu soru ile derince yutkundum. Rüya olmasını diledim, acısını kusacağı ve sonra ona sarılı bir şekilde uyandığım bir rüya sonrası olmasını istedim. O sandalyede yığılıp kalmışken ne düşündüğünü ve hissettiğini anlarım sanmıştım ama bu aralar çok şeyi sanıyordum, sonra başıma yıkılıyorlardı. Büyükçe açtığı gözleri, kriz geçirir gibi derin derin nefes alışlarıyla kitaplığın dibine yığılmış robotunu izlemeye başladı yeniden. Kimse hareket edemiyordu ve Yoongi'nin söylediklerini ciddi ciddi düşünüyordu.
Emin değildik.
Ama bir parkurun içinde olsam da sevdiğim adam kalp atışlarına kadar onun aynısı bir robotsa bile umrumda olmazdı. Derin bir nefes alıp kafamdakileri toparlayamadan arkadan Gardenya'nın bağrışları yükseldi. Büyük ekrandaki görüntüyü sonlandırmaları için ekranın önüne dizilen yetkililere alnındaki damar çatlayacak kadar sinirle bağırıyordu. Yoonji de ekrana öylece kilitlenmişken Taehyung titreyen ellerini saklamayı unutmuştu. Hep saklardı onları ama beynimiz durmuş gibi sadece bir yerleri izliyorduk. Jungkook da irice açtığı gözleriyle az önce olanları kafasında oturtmaya çalışıyordu. Seokjin Hyung çoktan pes etmiş gibi yüzünü Namjoon Hyung'un boynuna gömmüştü. Sıkıca onu saran kollarla her şeyden kaçmak istemesini anlıyordum ama hepimiz bu haldeyken Smeraldo kaç katını taşıyordu.
Bir an önce bir şey yapmam gerek gibi hissediyordum. Onun ellerimden kayıp gittiğini hissediyordum ama onun gerçek olup olmadığını bile bilmiyordum. Derin ve titrek bir nefes aldıktan sonra dizlerinin yanına daha da ilişip titreyen ellerini tuttum. "Yoongi, inan bilmiyorum bir parkurun içinde miyiz değil miyiz ama umrumda değil. Şu kapıdan gerçek sen girse ve tuttuğum ellerin yapay olduğunu söylese sadece ellerinin sıcaklıklarını savunurum. Yemin ederim umrumda değil, kalbin atarken ve dudakların bu kadar güzel gülerken bir robot olmanı umursamam. Siktiğimin bir parkurunda olsak bile burada yaşamaya devam ederim seninle." Kızarık gözleri beni bulurken ellerimi sıkmıştı. Gözleri ağır ağır açılıp kapanırken kafasını omzuna yatırmıştı. Kuru dudaklarını araladı birkaç kere, konuşamamış olacak ki, duraksadı. Nice sonra hırıltılı sesini duydum.
"Gerçekten mi Frezya?" Mırıltı gibi çıksa da kafamı hızlı hızlı salladım. Emindim ve gözlerime baktığı zaman hissetmesini istedim. Dolan gözleriyle yüzümde bir tebessüm oluştu. Başarmıştı sonunda, sancılı dakikalar ve kendini kasıp bütün kaslarının ağrısını çekmeden, kuru hıçkırıklar boğazını parçalamadan gözleri doluveriyordu. Kırpıştırdı ve aynı kirpiklerine asıl kalan o damla gibi hissettim. Kalbim göğüs kafesimde sıkışırken ayaklanıp oturduğu için göğsümün altı hizasına gelen kafasını bedenime bastırdım. "Frezya, o silah vücudun herhangi bir yerine isabet etse belki vurulan kişinin zehirden kurtulma şansı olabilirdi. Ama direkt alnının çatına ateş etti." Kabul etmek istemese de çoktan etmişti. Yine o çıkmaza girmiştik.
Gözlerim Jungkook'la buluşurken fısıldadım.
"Bizi buradan çıkar, Taehyung ve Yoonji'yi yanımızda götürelim, diğerleri buradaki krizi yönetecek kadar soğukkanlılar. En azından bir süre sonra sakinleşeceklerini düşünüyorum." Sakin kalan yoktu aramızda, saçlarını yolarak büyük beyaz odada sağa sola volta atan Gardenya'yı hepimiz biliyorduk artık. Öfkeyle vuruyordu duygularını dışarıya ve birazdan sakinleşip mantıklı kararlar alacaktı. Namjoon Hyung kafasını sallayarak onaylamıştı beni. "Gözün arkada kalmasın, ama bundan önce..." Gözleri Yoongi'ye inerken hareket etmeyen bedene bakıp derin bir nefes almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smeraldo | yoonmin
Fanfiction"Smeraldo, çiçek açacak. Ruhumda ya da toprakta, kim bilir belki de alevlerin arasında." x [taekook + namjin]