Yanaklarımı ıslatan göz yaşlarını, sildim. Ve hemen sonrasında oturduğum yerden kalktım. Bedenim yaşadıklarımı kaldıramayacak vaziyetteydi. Her an tekrar yere düşecek gibi hissediyordum. Her şeyin bir anda üstüme anlaşmış gibi gelmesi, beni ciddi anlamda yoruyordu. Bir güce ihtiyacım vardı. Mesela Jungkook'a sımsıkı sarılmak gibi.
Sırtımı yasladığım duvardan ayırarak bahçeye çıktım. Bazı öğrenciler derse girmemiş, kenarda oturup sohbet ediyordu. Yürürken öğrencilerin garip bakışlarını üzerimde hissettiğim de gerildim. Gözlerimi yere kilitledim ve yavaş adımlarla okuldan içeri girdim.
3 katı da aynı yavaşlıkla çıkarken hiçbir hocaya yakalanmamak için sürekli etrafı kolaçan ettim. Koridorlar şansıma boştu. Derin bir nefes alıp müzik odasına doğru yürüdüm. Üstüm başım yere oturduğum için tozluydu. Bir yandan üzerimdeki tozu sirkeleyip diğer yandan yürümeyi sürdürdüm. Ellerimin üstü acıyordu. Gözlerim elimin üstüne oluşan yaralara kaydığında gözlerim doldu. Ellerim, iğrenç gözüküyordu.
Dolan gözlerimi iyice ovalayıp müzik odasının kapısını araladım. İçerisi boştu. Kapıyı sessizlikle örtüp öğretmenler masasına doğru yürüdüm.
Her zamanki gibi Jungkook'un ders notlarını barındırdığı dosya masanın üstündeydi. Dosyayı aralayarak ona bıraktığım notu aradım. Yoktu. Sanırım görmüştü ve bir yerlere saklamıştı.
"Miyeon?" Kafamı şaşkınlıkla kapıya çevirdiğimde Jungkook'un içeri girip kapıyı sessizce kapattığını fark ettim.
Hızla dosyayı kapatıp yanına gittim. Kollarımı bedenine dolayıp ona sıkıca sarıldım. Gözlerim doldu, yine. Beni şefkatle sarmaladı. Kollarının arasında güvende hissettim. Sanki hiçbir şey bana zarar veremeyecekmiş gibi. Hani uyumaya çalışırken ayağınızı yataktan aşağı sarkıttığınızda yatağınızın altındaki yaratığın, bacağınızı yakalamasından korkup ayaklarınızı yorganınıza sokarsınız. Ve hemen ardından içinize bir rahatlama hissi yayılır ya... Öyle bir şeydi. Hatta daha huzur verici. Kokusu burnuma değiyor, kalp atışları kulaklarıma.
"Sorun ne Miyeon?"Fark etmeden yanağımdan aşağı süzülen yaş, Jungkook'un üzerindeki ceketi ıslatmıştı. Kollarını yavaşça benden ayırarak yanaklarımı, avuçlarının arasına aldı.
Burnumu çekip göz yaşlarımı sildim.
"Ellerinin hali ney? Kim yaptı bunu?" Telaşla elimi tuttu. Elimin üstündeki yarayı incelemeye başladı.
"Düştüm." Ona Seowon'un yanına gittiğimi söyleyemezdim. Çok kızardı. Beni ısrarla, ondan uzak durmam için uyarmıştı.
"Nasıl?" Her iki elimi alarak elimin üstündeki yaraları nazikçe okşadı. Ağzımdan kaçan acıyla karışık inilti sonrasında hemen ellerini çekti.
"Düştüm işte." Ellerini yanaklarıma götürüp göz yaşlarımı sildi. Bebek gibiydim. Onun yanında çocuklaşıyordum.
"Otur şöyle. Krem sürelim." Beni en yakındaki sandalyeye oturtup ecza dolabını araladı. İçerisinden çıkardığı pamuğa kremi sürüp yanıma geldi.
Nazikçe kremi ellerimin üstüne yedirdi. Canım acısa da yüzümü buruşturmadım. Sessizce onun hareketlerini izledim. Benimle ilgilendiğinde ona daha fazla tutuluyordum. "Jungkook..."
"Hm?" Kafasını yaptığı işten ayırmadı. Ellerime aynı şekilde kremi yedirmeye devam etti.
Gülümsedim.
Sürme işlemi bittikten sonra yanımdaki sandalyeye oturdu. "Ne oldu?" dedi gülümsememe karşılık verirken.
"Hiç. Sana bir şey söylemem gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Teacher | Jeon Jungkook
FanfictionSevgili öğretmenim, Size yalan söylediğim için özür dilerim. Beni affedin ve öğretin. Bana, iyi bir kız olmayı öğretin. -Yürüyemeyen Kız