₃₅without you

6.7K 553 834
                                    

Oy vermeyi ihmal etmeyin~

-

3 Yıl Sonra...

Başlangıç, sürünüş ve yok oluş...

İnsanın doğumundan ölümüne kadar geçen süre bu. Hepimiz bir gün gideceğiz. Ya bugün ya da yarın.

Belki de ölüm, hayatta çektiğimiz acıların yok olmasıdır. İnsanın, yok olması gibi. Her acı, son bulur ve çiçeklerin arasına sevdiğin insanla oturup gökyüzünü seyredersin.

Sevdiğinin kokusunu alt edemez hiçbir çiçek kokusu.

Ve belki de tek duyduğun koku, sevdiğinin kokusudur.

"Bayan Choi, geldik."

"Teşekkürler. Burada bekleyin lütfen."

"Emredersiniz efendim." Maskem ile ağzımı kapattıktan sonra koltuğun diğer ucunda bulunan çantamı elime alıp arabanın kapısını araladım.

Emin adımlarla şirkete yürüyüp çalışanlara, stajyerlere selam verip asansöre bindim. Benimle birlikte binen birkaç insanı umursamadan 3. kata tıkladım.

Kata çıkan asansörden sonra kabinden çıkıp Menajer Kim Hyun'un odasına doğru yürüdüm. Maske beni boğuyormuş gibi hissettirdiği için aşağı çektim. Şimdi daha iyiydi. Nefes alabiliyordum.

Kapıyı aralayıp kapattıktan sonra deri koltuklardan birine oturdum ve bacak bacak üstüne attım.

"Hoş geldin Miyeon."

"Hoş buldum. Sorun neydi?" Kendimden emin bir şekilde elimdeki çantayı sehpanın üzerine bırakıp sırtımı geri yasladım.

"Bir iyi birde kötü haberim var."

Histerik bir şekilde gülümsedim. "Kötü olandan başlayın, lütfen."

"Miyeon, Taehyung'la olan samimiyetine son vermelisin."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "Nedenmiş o? Size onun benim arkadaşım olduğunu söylemiştim."

Nefesini sıkkınlıkla odanın içine bıraktı. "Dışarıdan böyle anlaşılmıyor. İnsanlar sizi yakıştırıyor." Masanın üstünde duran kağıdı elime tutuşturdu. "Size isim bile takmışlar. Taeyeon."

Elime tutuşturduğu kağıtta Taehyung'la çekilmiş resimlerimiz vardı. Aslında sıradan bir buluşmaydı. Kafede oturmuş kahvelerimizi yudumluyorduk. Ama resmin üzerinde o kadar oynamışlar ki sanki Taehyung, elimi tutuyormuş gibi gözüküyordu. "Bu resimlerin üstünde oynanmış." Kağıdı fırlatırcasına masaya bıraktım. Gerçekten çok sinir bozucuydu.

"Öyle ya da böyle. Dışarıdan aranızda bir şey varmış gibi gözüküyor. Lütfen, topluma açık alanlarda buluşma."

Umursamaz bir şekilde "İyi haber neydi?" dedim.

"Bu akşam müzik ödülleri var biliyorsun. En iyi solo sanatçı ödülü alacaksın." Kafamı aşağı yukarı sallamakta yetindim. Menajer Kim buna şaşırmış olacak ki "Ne o? Hiç sevinmedin mi?" dedi.

Böyle şeylere hayatında hiçbir sorunu olmayan insanlar sevinirdi. Sevinç çığlıkları atmamı beklemesi saçmaydı. "Sevindim tabii."

"Sana buzlar kraliçesi demelerini böyle zamanlarda daha iyi anlıyorum."

Histerik bir şekilde güldüm. Çantamda bulunan telefon titremeye başladığında elimi çantama uzatıp telefonu içerisinden çıkarttım. Hızla yeşil tuşa basıp kulağıma götürdüm. Heyecanla "Jin, bir haber mi var?" dedim.

My Dear Teacher | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin