₁₄mental pain

11.4K 756 683
                                    

Smut okumak istemeyenler için bir başlangıcına ve sonuna yıldız bırakıyorum. Olmaz öyle şey demeyin, bazıları okumak istemez veya sevmez. öpüyorum hepinizi!~

Jungkook, yavaş adımlarla beni oturma odasına kadar götürüp koltuğun üstüne özenle bıraktıktan sonra tam yanıma oturdu. İkimizin de yüzünde saçma bir gülücük vardı. Şaşkınlığımızı daha yeni yeni üzerimizden atabilmiştik. Aslında Jungkook'u özlemiştim, Tae ile Nara'nın beni buraya isteğim dışında bırakması benim işime gelmişti. Onlara çok büyük bir teşekkür borçluydum. "Biraz emrivaki oldu. Müsait miydin?" Hala birbirimize gülerek bakıyorduk. Ona daha net görebilmek için çantamı sehpanın üzerine bırakıp ona doğru döndüm.

"Hm, hayır. Sorun değil. Ama yarın birkaç işim var." Ensesini kaşırken yüzünde yapmak zorunda olduğu işten hoşnut değilmiş gibi bir ifade vardı.

"Yarın pazar, ne işin olabilir ki?"

Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra o da bana doğru döndü. "Şirkete uğramam gerekiyor."

Anladım dercesine kafamı salladım. "Babana yardım ediyorsun demek."

"Sadece, babamı ziyaret edeceğim." Gözlerimiz hala birbirine değiyordu. Söylediği şeyler uçup gidiyor, tek odaklandığım mimikleri ve bakışları oluyordu. Uzun süre gözlerinin içine baktığımda garip hissediyordum. Sanki, hala uzakmışız gibi. Hala, ondan uzak durmam gerekiyormuş gibi. Okul içerisinde uzak kalmak zorunda olsam da, şu an evdeydik. Bizi gözetleyen, her hareketimizi izleyen insanlar yok. Baş başayız.

Usulca ellerimi kaldırıp saçlarına dokundum. Nazikçe okşarken dokunamadığım her anın, acısını çıkarttım.

 "Miyeon, ne yapıyorsun?"

Gözlerim saçlarında iken gülümsedim. Saçlarını okşamayı sürdürüp ağzımı araladım. "Sadece, sana yakın olmanın keyfini çıkartıyorum." Gülümsedi. Gözlerimi saçlarından ayırıp gözlerine doğrulttum. Hemen sonrasında ellerim, yanaklarına kaydı. Çenesine, burnuna, kaşlarına, kirpiklerine okşarcasına dokundum. Gülümsedi, istemsizce ben de gülümsedim.

En son, gözüm dudaklarına kaydı. Elimi dudaklarına götürüp bir süre dudaklarını okşadım. Üst dudağında ve alt dudağında parmak uçlarımı gezdirdim. Yumuşacıklardı. Dudaklarını yaladı. Dudakları, ışık sayesinde parlamaya başladı. Derince yutkundum. 

Gözlerim, hala beni izleyen Jungkook'a kaydığında kalp atışlarım hızlandı. Ona dokunmak, onu hissetmek çok güzeldi. Onu uzaktan izlemektense tam yanında olup onun gözlerinin içine bakmak çok güzeldi. "Biliyor musun?"

"Neyi?"

"Sana dokunabilmek çok güzel." 

Sisterik bir şekilde gülümseyip hala yanaklarında olan ellerimi aşağı indirdi. O da benim gibi yüzümü avuçlarının arasına alıp baş parmağıyla dudaklarımı okşadı. Alt dudağımı, baş parmağıyla aşağı doğru çektikten sonra yavaşça bıraktı. "Miyeon,"

"Hm?"

"Bu gece başka bir insan olmaya ne dersin?"

Söylemeye çalıştığı şeyi algılayamadığım için kaşlarım çatıldı. "Nasıl yani?"

"Bu gece sen Miyeon değilsin. Ben de Jungkook değilim."

"Biz kimiz?" Bu konu nereye varacaktı. Yapmaya çalıştığı şey neydi, bilmiyordum.

"Anlatmaya çalıştığım şey, sen beni öğrencim değilsin. Ben senin öğretmenin değilim." Şimdi anlamıştım. Öğretmen, öğrenci ilişkisini tanışmamızın en başında onaylamamıştı. Kendi kurallarını benim için yıkmıştı. Belki de hala içinde kırılmamış birkaç parça barındırıyordu. İçini rahatlatmak için de benden böyle bir şey istiyordu.

My Dear Teacher | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin