Sabahın ilk ışıkları odanın içine dolduğu anda evden çıkmıştım. Jungkook, gece yanıma gelmemişti ve evden çıktığımı fark etmemişti bile. Evden çıkarken Jungkook'un koltukta uyuduğunu görmüştüm. Aslında bu, benim işime gelmişti. Bana sahte bir şekilde yakınlaşması, daha fazla sinirlerimi bozabilirdi. Özellikle bana olan gerçek hislerini öğrendikten sonra. Zaten yanıma gelip yatsaydı, gece onu uykusunda yataktan aşağı atabilirdim.Gece boyu uyumamıştım. Sıfır uykuyla, daha hiçbir insan sokağa çıkmamışken kendimi yola vurmuştum. Öylece yürürken kafamı gök yüzüne kaldırdım. Bugün güneş, parlamıyordu. En azından benim için. Gece boyu sessizce ağladığım için gözlerim şişmişti. Belki de ondan güneşin parlaklığını göremiyordum.
Kolumdaki çantayı düzeltip adımlarımı sürdürmeye devam ettim. Sabahın bu saatinde eve neden geldiğimi annemlere nasıl açıklayacağımı bilmesem de, sakince yürüdüm. Evimin uzaklığı yarım saat olsa da yolu uzattıkça uzattım.
Gözlerimden uyku akıyordu. Ama inanın, kafamda dönen düşünceler beni uyutmuyordu. Ne yapacaktım şimdi? Bana karşı hiçbir şey hissetmeyen, sırf intikam alabilmek için beni kullanan bir adamın yanında, sahte bir aşk mı yaşayacaktım? En tepeye çıkmaya çalışırken kendimi her defasında uçurumun dibinde buluyordum. Bir şekilde ayağım kayıyordu ve dengemi kaybedip katettiğim yolun en başına dönüyordum. Kime güveneceğimi, ne yapacağımı şaşırmış haldeydim.
Çoktan evimin önüne geldiğimi fark ettiğimde kafamı kaldırarak camları kontrol ettim. Sanırım henüz uyanmamışlardı. Apartmana yönelerek içeri girdim ve zemin katta olan asansörün içine girdim. Bulunduğumuz kata çıkan asansörden uzaklaşarak dış kapının önüne geldim. Kendimi iğrenç hissediyordum. Gerçek anlamda iğrenç.
Birkaç dakikalık kapıyla bakışma seansından sonra çantamdan çıkardığım anahtarla, kapıyı araladım. Onları uyandırmaktan korkarcasına, inanılmaz bir sessizlikle içeri girdim ve kapıyı kapattım. Odama ayak uçlarımda ulaştığımda derin bir nefes alıp kendimi yatağımın üzerinde attım.
Kafamı hafifçe kaldırarak yatağımın çaprazında bulunan aynaya baktım. Gerçekten iğrenç gözüküyordum. Göz altlarım morarmış, gözlerim şişmişti. Bir an önce uyumazsam yarın ki seçmelerde iğrenç bir performans sergileyeceğime emindim.
Çantamı yere atıp usulca yorganın içine girdim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarmaya bile halim yoktu.
Gözlerimi kapattığımda gözlerim acıdı. Uzun süredir uyumamak için direnen gözlerim artık kapandığında acıyordu. Derin bir nefes alıp verdikten sonra uyumaya çalıştım. Bir sağa, bir sola döndüm. Zihinsel yorgunluğum uyumama engel oluyordu. Başıma giren keskin ağrıdan sonra hızla yattığım yerden kalkıp içimden lanetler okumaya başladım. Uyuyamayacağımı anladığımda yerdeki çantamdan telefonumu alıp sırtımı yatağımın başlığına yasladım.
Google'a girerek Mars Holding'i araştırmaya başladım. Gece Jungkook, bu holdingten bahsetmişti. Bir kaç bilgi sahibi olursam belki ne yapmaya çalıştığını anlayabilirdim. Ya da yapmayı planladığım şeyin ilk adımlarını atabilirdim.
Ekranda beliren görsellerden sonra ağzım beş metre açıldı. Holding, çok güzeldi. En az Jeon Holding kadar büyüktü ama daha görkemli gözüküyordu.
Holding hakkındaki bilgileri okurken kurucusunun ve başkanının ismi gözüme çarptı. 'Kim Yeongchul' Sanırım Jungkook'un şerefsiz diye tabir ettiği kişi buydu. Hızla adamın ismini aratarak oğlu hakkında araştırma yapmaya başladım. Çünkü Jungkook'un hedefi Kim Yeongchul değildi. Oğluydu. Gece, oğlunun hayatını mahvetmek istediğini söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Teacher | Jeon Jungkook
FanficSevgili öğretmenim, Size yalan söylediğim için özür dilerim. Beni affedin ve öğretin. Bana, iyi bir kız olmayı öğretin. -Yürüyemeyen Kız