₁lie

36.9K 1.1K 1.1K
                                    




"Yaptığımız çok yanlış Nara."

Ayağımdaki topuklu ayakkabı yürümemi zorlaştırırken yüzümde bulunan tonlarca makyaj gözlerimi kaşındırmaya başlamıştı. Alışkın değildim. Benim hayatım şu ana kadar sıradan ve sıkıcı denilebilecek düzeydeydi. Ta ki 'Kendime yeni bir şeyler katabilirim.' diyene kadar...

"Neresi yanlış?"

Göz makyajımı bozmadan gözlerimi kaşırken umursamaz bir şekilde konuşan Nara'ya kafamı çevirmiştim. "Neresi mi yanlış? Bizden yaşça büyük erkeklerle barda buluşuyor olmamız."

"O insanlar benim üniversiteden arkadaşım."

"26 yaşında ve üniversite öğrencisi, komik." Topuklu ayakkabıların bacağımda oluşturduğu acı yüzümü buruşturmama sebep olurken dik bir yokuştan aşağı inmeye çalışıyorduk.

"Sen de 19 yaşındasın ama hala lise öğrencisisin." Bu gerçeği yüzüme çarptığı sırada söyleyecek bir laf bulamamıştım. Evet, hala bir lise öğrencisiydim. Geçen sene geçirdiğim trafik kazası yüzünden 5 ay gibi bir süre yataktan kalkamamıştım. Ve haliyle sınıfta kalmıştım.

"Miyeon, annen arıyor!" Gözlerim şaşkınlıkla büyüdüğünde olduğum yerde kalakalmıştım. Elimdeki küçük çantadan telefonumu çıkarttığım anda ekranda onlarca cevapsız çağrı belirmişti.

Nara, telefonunu hızla elime tutuşturarak benden uzaklaşmıştı.

Telefonu açar açmaz telefonda bağırmaya başlayan annemin sesini uzakta da olsa duyabildiğine emindim. "Miyeon!"

"E-efendim annecim."

"Telefonlarıma neden bakmıyorsun!" Annem, çok dakik bir kadındı. Aradığı zaman o telefon açılmazsa fırtına kopartır, o günü size zehir ederdi.

"Evde unutmuşum. Biz Nara'yla yiyecek bir şeyler almaya çıktık."

"Saatin kaç olduğundan haberiniz var mı? Oyalanmadan eve geçin." Pff!

"Tamam annecim."

"Yarın okulun var unutma! Geç kalırsan bir daha kalmana izin vermem." Beni göremediği için rahatlıkla gözlerimi devirdikten sonra burnumdan solumuştum. Liseyi tekrar okumaya başladığımdan beri çok fazla üstüme düşüyor, hiçbir şekilde rahat vermiyordu.

"Tamam annecim." Hızla kırmızı tuşa tıkladıktan sonra korkakça yanıma yürüyen Nara'ya telefonu uzatmıştım.

"Çok kızdı mı?"

Kafamı iki yana sallamıştım ve ayağımdaki acıyla yürümeye devam etmiştim.

Hiç bir insan kısıtlanmaktan hoşlanmaz ama ben kısıtlanmaktan nefret ediyorum. Ve bu beni daha çok yalan söylemeye itiyor. Yaptığımın doğru olduğunu kabul etmiyorum fakat ben böyleydim. Özgür olmak isteyen bir kuş, kafesteki bir kuş...

"İşte geldik." Düşüncelerim arasında kaybolmuşken Nara'nın sesiyle gerçek dünyaya geri dönmüştüm.

Barın girişinde aynı filmlerdeki gibi iki izbandut vardı.

Bara yaklaştıkça ayağımdaki lanet topuklu ayakkabılar canımı yakıyordu. Yürüyemiyordum. Bacaklarım acıyor, ayağımın acısıyla birleşip hissettiğim acıyı iki katına çıkarıyordu.

Hiç istifimi bozmadan yürümeye çalışsam da içimden çığlıklar atıyordum. "İyi geceler, hanımlar."

İki izbanduttan biri bize kapıyı açtığında Nara'nın arkasından kendimden emin bir şekilde yürümeye devam etmiştim.

My Dear Teacher | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin