Kafamı kaldırarak bana doğru gelen siluete baktım. Işık arkasında kaldığı için yüzünü tam olarak göremiyordum. Dizlerime yasladığım kafamı usulca kaldırarak yüzünü algılamaya çalıştığımda çok tanıdık gelmeye başlamıştı. Bana yeterince yaklaştığında artık yüzünün keskin hatlarını görebiliyordum. Saçları yüzüne oranla uzundu ve yüzü tatlı bir bebeği andırıyordu. Yüzüne sert bir ifade takınmış olsa da yüzü oldukça sevimliydi.Tam önümde durduğunda artık yüzünün nereden tanıdık geldiğini anlamıştım. Ben bu çocuğu gizli mabedim de gizlice telefon görüşmesi yaparken görmüştüm. Bana yine aynı sert ifadeyle bakıyordu. "Sana bir soru sordum."
Onu şaşkınca izlerken kelimeler bir türlü ağzımdan dökülmüyordu. Ne diyecektim ki gizlice Bay Jeon'un sesini dinlemeye çalışıyorum mu?
Gözleri bacaklarıma kaydığında istemsizce kıpırdandım ve elimi dizimdeki ize götürerek gizledim. Yavaşça eğilerek bacaklarımı teğet geçti ve yere ne zaman koyduğumu bilmediğim çikolatama uzandı. Tekrar ayağa kalktığında ben de onunla birlikte ayağa kalkarak "Hey, o benim!" dedim.
"Senin olduğunu hiç sanmıyorum. Yerde duruyordu." Yüzündeki sert ifade bir anda yapmacık bir gülüşe dönüşmüştü.
"Ama onu ben yere bıraktım."
"Ne!" Bir anda şaşkın bir ifadeyle gözlerini kocaman açtı. "Böyle bir çikolatayı nasıl yere bırakabilirsin?"
"Hey, ver şunu!" Elindeki çikolataya uzandığım anda hızla kolunu yukarı kaldırdı. Boyu benden uzun olduğu için çikolatayı yukarı kaldırması almamı zorlaştırıyordu. Çikolataya biraz olsun yaklaşmak için parmak uçlarıma çıktığım sırada yüzlerimizin arasındaki mesafe oldukça azalmıştı. Gözlerimi çikolataya kilitlemiş iken yüzünün yaklaşık 2 santimlik mesafe uzaklıkta olduğunu fark etmemiştim. Bütün dikkatim çikolatada iken bana baktığını hissetmiştim. Gözlerimi yavaşça gözlerine kilitlediğim anda gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü. Aramızdaki mesafeyi bozmadan öylece bakışırken duyduğum ses beni hayal dünyamdan çıkarmıştı. "Siz ne yapıyorsunuz?" Duyduğum sesin bedenimde oluşturduğu garip hisle hızla arkamı döndüm ve adını bile bilmediğim çikolata hırsızının yanına geçerek ellerimi arkamda birleştirdim.
"Taehyung! Yine mi derse girmedin?" Jungkook, çikolata hırsızının yanına gelerek kulağını yakaladığı gibi çekiştirmeye başladığında ağzından acıyla karışık bir inilti kaçmıştı.
"Ne yapıyorsun? Bırak kulağımı!"
Ben onlardan olabildiğince uzaklaşarak gülmemek için kendimle savaş verirken Jungkook, çikolata hırsızının kulağını bırakmadan kafasını bana çevirdi. "Miyeon, sen neden dersine girmedin?"
Çikolata hırsızı benim cevap vermeme izin vermeden lafa atladı. "O'na ben söyledim. Birlikte derse girmeyelim dedim." Jungkook, duyduğu cümlelerden sonra çikolata hırsızının kulağını dahada yukarıya çekiştirdiğin de bu sefer acıyla bağırmıştı. "Kuzen, bırakır mısın kulağımı! Arkadaşımın yanında beni küçük düşürüyorsun!"
Jungkook sonunda kulağını bırakıp "Siz ne zaman tanıştınız?" demişti.
Çikolata hırsızı kulağını ovuştururken konuştu. "Daha yeniyiz. Ama çok iyi anlaştık." Kulağını ovuşturmayı bırakıp yanıma geldi ve kolunu omuzlarıma sararak elindeki çikolatayı havaya kaldırdı. "Bak bana çikolata bile almış."
Yüzümdeki samimiyetsiz gülücükle birlikte Jungkook'a bakıyordum. Yüzündeki ifade sorgulayıcıydı ve biraz olsun sinirliydi. "Siz ikiniz içeri geçin." Eliyle müzik odasını işaret ettiğinde çikolata hırsızı kolunu omzumdan çekip içeriye yöneldiğinde onun arkasından ben içeriye girdim ve Jungkook'un da içeri girmesiyle kapı kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Teacher | Jeon Jungkook
FanficSevgili öğretmenim, Size yalan söylediğim için özür dilerim. Beni affedin ve öğretin. Bana, iyi bir kız olmayı öğretin. -Yürüyemeyen Kız